Bazı bankalar duvar örüyor
Adana Yapı Müteahhitleri Derneği (AYAMDER) Başkanı Nadir Vurankaya, kriz ortamında bankaların tutumunun müteahhitleri daha da sıkıntıya soktuğunu belirterek 'Bazı bankalar inşaatçıların karşısına duvar örüyor. Oysa bu süreci karşılıklı fedakarlıkla atlatabiliriz' dedi.
REFLEKS
Refleks’in röportaj konuğu olan Adana Yapı Müteahhitleri Derneği (AYAMDER) Başkanı Nadir Vurankaya, şu anda inşaat firmalarının neredeyse hiçbir yeni projeyi hayata geçirmediğini, ellerindeki konut stokunu satmakta bile zorlandığını söyledi. Bankaların tutumumun durumu daha da zorlaştırdığını kaydeden Vurankaya, aylık yüzde 0,98 faizli konut kredisi paketinin de beklenen faydayı sağlamadığını belirtti. Vurankaya, “Bundan yararlanarak yapılan konut satışlarında, inşaat şirketinin de yüzde 0,80 faiz ödemesi gerekiyor. Bunun da şirkete maliyeti, her 100 bin liralık kredide, 120 ay için 30 bin lira” dedi.
AYAMDER Başkanı Nadir Vurankaya, Refleks’in sorularını şöyle yanıtladı:
TAHSİS EDİLMİŞ KREDİLERİMİZİ BİLE VERMİYORLAR
-Ekonomideki zor dönem, inşaat sektörünü nasıl etkiledi?
Maalesef inşaatçılar olarak şu anda yeni imalat yapma şansımız yok. Hepimizin elinde projeler var ama başlayamıyoruz. Biz inşaat yapmazsak ekonomi canlanmaz. Bunun farkındayız. Ama “Yarın ne olacak?” tedirginliği nedeniyle projelerimize başlayamıyoruz. Son dönemde yüzde 40 çimento zammı söz konusuydu. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın müdahalesiyle çimento firmaları bu zammını şimdilik durdurdular. Ancak, seçim sonrası ne olacağını bilemiyoruz. Şu anda 100’den fazla sektörde tedarikçilerimiz, bizim inşaatlara başlamamızı bekliyor. İstihdam bu anlamda çok kötü etkilendi.
-İnşaat firmaları, bankalarla iç içe çalışır. Şu anki tablo içinde bankaların durumu nedir?
Geçtiğimiz günlerde TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun davetiyle, Adana’da Türkiye Bankalar Birliği yetkilileri iş dünyası temsilcileriyle bir araya geldi. Herkes bankalarla ilgili yaşadığı sorunları anlattı. Son dönemde bankaların tüm sektörlere tutumu birden değişti. Sadece inşaat sektörü temsilcilerine değil sanayicilere, çiftçilere, üreten herkese kredi kısıtlama tutumu içerisine girdiler. Hatta bazı bankalar, şu an tahsis edilmiş kredileri dahi kullandırmıyorlar. Örneğin, yıl içerisinde size 5 milyon liralık kredi tahsis edilmiş. 2 milyon lirasını kullandınız. 3 milyon liralık tahsisiniz duruyor. Banka, “2 milyon liralık kredi borcunu kapat, 3 milyonluk kredini açacağım” diyor. Borç bulup kapatıyorsunuz ama yine de tahsis edilmiş 3 milyon lira kredinizi kullandırtmıyorlar. “Genel merkez onaylamadı” diyorlar. Bir bankacı ‘Genel merkez’ dediği an zaten kredi olumsuzdur. Bir de kredi faiz oranları bir dönem yıllık yüzde 30-35’lere çıktı. Bu oranla zaten iş yapabilmek mümkün değil. Bankalar “İstersen al” diyor. Ya da verdiği krediyi çağırıyor. Şu an konut kredilerinde bu imkanları olmasa diğer sektörlere yapıyorlar.
FAİZİN YARISINI MÜTEAHHİTLER ÖDÜYOR
-Aylık yüzde 0,98 faizli kredi uygulamasının sektörünüze faydası olmadı mı?
Yüzde 0,98 faiz uygulaması bizim için etkili tedavi yöntemi değil. Nedeni şu: O pakette faiz aslında toplam aylık yüzde 1,78’e denk geliyor. Pakete göre bunun 0,80’ini firma, yani müteahhit ödeyecek, 0,98’i konut alıcısına yansıyor. Şimdi şöyle bir durum var: Şu anda daire fiyatları, ekonomideki durum nedeniyle zaten dip yaptı. Müteahhit, 350 bin lira değerindeki konutu, 300 bin liraya bile satmakta zorlanıyor. Bir de alıcı 0,98 faizle kredi kullanınca, az önce bahsettiğim gibi inşaat firmasının da 0,80 faiz ödemesi gerekiyor. Yani biz inşaatçılar, normalde alıcının ödemesi gereken faizin yarısına yakınını finanse etmiş oluyoruz. 100 bin liralık krediye 12 ay için 30 bin lira faiz ödeniyor. 300 bin liralık dairesini satarken, alıcı 100 bin lira kredi kullanırsa, müteahhidin eline 270 bin lira geçiyor. Alıcı 200 bin lira kredi kullanırsa, müteahhidin kasasına giren para 230 bin lira oluyor. Müteahhit konutu 230 bin liraya satışa çıkarsa, zaten kredi kullanmadan dairesini satar. Dolayısıyla bu paket, ölü doğdu. Zaten bankacılar bile geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaparak istedikleri verimi alamadıklarını ifade etti. Bizler bunun böyle olacağını söylemiştik.
-Sektör için olumlu bir gelişme yok mu?
Var. Şöyle; Müteahhitlik mesleğine kriterler geliyor. Örneğin, her isteyen istediği inşaatı yapamayacak. İş bitirme istenecek. Her müteahhit, bir önceki iş bitirmesinin en fazla 2 katı büyüklükte iş yapabilecek. Biz yıllardır bunu savunuyorduk. Daha önce bu düzenleme yapılsaydı, bu kadar kişi sektöre girmezdi. Bu kadar da iflaslar, sıkıntılar olmazdı.
DESTEKLER ÜRETENE VERİLMELİ
-Ekonomide ve sektörünüzde kısa vadede olumlu gelişmeler bekliyor musunuz?
Ben düzeleceğini umut ediyorum. Ama şu yapılandırmalar, özellikle şu KOBİ’lere verilecek destek kesinlikle incelenmeli. Biliyorsunuz, şu anda 6 ay ödemesiz 5 yıl vadeli krediler var. Bunu da herkesin kullanmasına izin vermemeleri gerekir. Seçici olunmalı. Üretene vermek lazım. Sisteme girecek, katma değer yaratacak, personel çalıştıracak firmalara verilmeli.
-İnşaat sektörünün yeni projeler üretebilmesi için ne yapılmalı?
Öncelikle maliyetlerin bir an evvel aşağı çekilmesi lazım. Denetim yapılırsa, maliyetler düşebilir. Kimse, “Yüzde 40 zam yaptım” diyememeli. Enflasyon kadar zamma kimsenin zaten itirazı olamaz ama fahiş zam olmamalı. Diğer bir konuda arsa oranlarının müteahhit arkadaşlarımız tarafından çok iyi belirlenmesi gerektiği. Bir dönem, arsa sahiplerine düşen daire oranlarında yüzde 60-65’ler konuşuldu, uygulandı. AYAMDER olarak her fırsatta bu oranların çok yüksek olduğunu belirttik. Bugünkü şartlarda bu oran yüzde 35’i civarında. Bu oran lokasyona göre üç aşağı beş yukarı değişebilir ama yüzde 40’ı geçmeyin” diyoruz.
-Türkiye ekonomisinin inşaat sektörüyle büyüdüğü ve şu andaki sıkıntıya da bunun yol açtığı eleştirilerini nasıl karşılıyorsunuz?
Daha dengeli olabilirdi. İnşaat ülke ekonomilerinin büyümesinde en önemli itici sektörlerden biridir. İnşaatla büyüyen Türkiye’de birçok firma inşaat malzemesi ihracatçısı da oldu. Bunu da göz önünde bulundurmak gerek. O yüzden faturanın sadece inşaat sektörüne kesilmesi doğru değil. Uzun vadeli bir strateji belirlenmeli, teknolojiye, ar-ge’ye, sanayi ve tarıma yani üretime daha kaynak ayrılmalıydı.