Tarım ve gıda için seferberlik ilan edilmeli
MÜSİAD Gıda Tarım ve Hayvancılık Sektör Kurulu Başkanı Cemal Özen, dünyada gıda tedarik zincirinin bozulduğunu belirterek, ''Tarımsal üretim, savunma sanayiinden daha önemli hale geldi' diyorsak o zaman Türkiye'nin şu an seferberlik ilan etmeye ihtiyacı var. Çiftçiden akademisyene, gıda sanayicisinden siyasetçiye kadar herkes yeni duruma göre pozisyon almak zorunda' dedi.
Refleks -
Küresel ısınmanın getirdiği kuraklık, tarımsal üretimde düşen verim, pandemi ve savaşlar gıdaya ulaşımı zorlaştırdı. Dünyada ve Türkiye’de gıda tedarik zincirinde kopan halkalar tamir edilmediği sürece daha fazla insan açlık sorunuyla karşı karşıya kalacak. Ülkeler, dev gıda şirketleri yeni durumla ilgili pozisyon alıyor. Belirlenen politikalar eylem planlarını hayata geçiriyor. Türkiye iş dünyasının en etkin sivil toplum kuruluşları arasında yer alan MÜSİAD’ın son günlerdeki en hareketli kurullarından biri Gıda Tarım ve Hayvancılık Sektör Kurulu…
Kurulun Başkanı perakende sektörünün Türkiye’deki başarılı isimlerinden biri olan Cemal Özen… Uzun yıllar iş hayatının içerisinde yer alan Türkiye Perakendeciler Federasyonu’nun kurulmasına önemli katkılar sağlayan Cemal Özen’le tarım ve gıda sektöründeki son gelişmeleri konuştuk.
GIDA SEKTÖRÜ BİR BİLİNMEZLİK İÇİNDE
- Türkiye’nin hemen her bölgesinden tarım, hayvancılık ve gıda sektörlerinde faaliyet gösteren kurul üyeleriniz var. Son dönemde bir araya geldiğinizde ne konuşuyorsunuz?
Türkiye iş dünyası çok sayıda ekonomik krizle karşı karşıya kaldı. Bunların çoğunluğu finansaldı. Bir şekilde atlatıldı. Fakat bugün durum farklı. MÜSİAD Ailesi’nin yapısında karamsarlık olmaz. Vazgeçmek, durmak olmaz. Ama bir belirsizlik var. Bu gerçekten can sıkıcı. Gıda sanayicisi hammaddeye ulaşıp ulaşamayacağını, ulaşırsa kaça alabileceğini, alabilirse kaça satabileceğini kestirmeye çalışıyor. Belirsizlikte iş yapmak en zor olanıdır.
- Ekonomiyi ya da tarımı yönetenlerin durumun farkında olduğunu, sorunun çözümü çerçevesinde önlemler aldığını düşünüyor musunuz?
Elbette. Mevcut tablo göz önünde zaten. Alınan kararların sahadaki uygulamaları konusunda sıkıntı yaşadığımızı düşünüyorum. Tarım ve Orman Bakanımızın önlem ve gelecek stratejimiz çerçevesinde akılcı yönlendirmelerinin olduğunu düşünüyorum.
STRATEJİK ÜRÜNLERİ BELİRLEMEMİZ LAZIM
- Kısa vadede ne yapılması gerekiyor?
Gıda tedarik zinciri bozulan bir dünya var. Yani arz sıkıntısı yaşanıyor. Arz sıkıntısı demek, fiyatların yükselmesi ve enflasyon demek. Çare üretimi artırmak ve planlama. Öncelikli yapılması gereken şu: Stratejik tarım ürünlerimizi belirleyeceğiz. Bu ürünlere ne kadar ihtiyacımız var? Bu belli. Evvela Türkiye’nin bu ürünü bir şekilde üretmesini sağlayacağız. Fazlasını üretebiliyorsak ihraç edeceğiz. Türkiye ihracatla büyüme modelini benimsemiş bir ülke. Doğrusu bu. Ama tarım ürünlerinde kendi ihtiyacımız olan miktarı ihraç edersek iç piyasada o ürünün bedeli yükselir. Bu da enflasyonu artırır. Eğer ihtiyacımız olan kadar üretememişsek, eksik kalan miktar kadar ithalat izni vermemiz gerek. Aksi durumda fazla ithalat da bu kez kendi üreticimizi zarar ettir. Üretici zarar ettiğinde bir sonraki yıl bu ürünü ekmez, bu kez daha büyük sorun yaşanır. Bu dengeyi tutturmak zor değil. Gerekli olan doğru tarım sayımı ve planlama.
- Sadece planlamayla sorun çözülebilir mi?
Tabi ki hayır… Sektörün tüm paydaşları verimliliğe odaklanacak. Atıl bir karış toprak bile bırakılmayacak. Bir yudum su ziyan edilmeyecek. Doğru ekim, doğru hasat, doğru gübreleme, sulama, ilaçlama, depolama her alanda teknoloji ve bilim değerlendirilecek. Dünyanın her yerinde olduğu gibi biz de çiftçiyi daha fazla desteklemeye devam etmeliyiz. Ama destekler tarım arazilerine değil, üretime, ürüne prim olarak yapılacak. Mademki tarım sektörü savunma sanayii kadar önemli oldu diyoruz, o zaman gereğini yapalım. Şu an seferberlik ilanına ihtiyaç var. Maksimum verimi alabilmek için herkes normal zamanlardan daha fazla efor sarf edecek. Bugün bu noktadayız.
SÖYLEM DÖNEMİ GERİDE KALDI
- “Teknoloji, bilim değerlendirilmeli” derken biraz açabilir misiniz?
Türkiye’nin çok güçlü ziraat fakülteleri var. Seferberlik sürecinde en fazla görev akademisyenlerimize düşüyor. Tezlerini raflardan indirsinler. Söylem dönemi geride kaldı. Şimdi eylem zamanı. Çiftliklere, tarımsal alanlara daha çok vakit ayırmalılar. Her köye ziraat mühendisleri atanmalı. Bunun için yeterli insan kaynağımız var. Yani işsiz ziraat mühendislerimizi tarım alanlarına yönlendireceğiz, ama sorumlu da tutacağız. Terfiini, ücretini orada artacak üretime göre vereceğiz. Size bir örnek vereyim. Evimin küçük bir bahçesi var. Kendi çabamızla, el yordamıyla birkaç meyve ağacı diktik. Biraz da sebze meyve. Çok bir şey olmadı. Bir ziraat mühendisinden hizmet aldık. Geldi, toprağa baktı. Güneş alan yerleri tespit etti. Farklı ürünler diktirdi. Gübre, ilaç önerisi, budama derken evimizin bahçesi inanamayacağım kadar güzelleşti. Şimdi kendi bahçeme inanamıyorum. Eski fotoğraflarıyla yeniyi karşılaştırıyorum, inanılır gibi değil. Demek ki benzeri her bahçede, her tarlada, her bağda yapılsa bambaşka bir tarım çıkacak karşımıza. Neden yapmıyoruz? Yeterli işsizimiz, mühendisimiz ve tüm kaynağımız var. Çiftçiyi bilinçlendirmemiz şart. 50 kg kullanması gereken yere 90 kg gübre atıyor. Ya da 25 kg. Her iki durumda da verim düşüyor. Sadece verim düşmüyor, fazla attığı gübreden dolayı toprak, çevre zarar görüyor, maliyetler yükseliyor, zarar ediliyor. Sonuçta yeterli ürün alınamadığı için arz azalıyor, fiyat artıyor. Türkiye tarımda yaşadığı tüm sorunların üstesinden gelebilecek bir ülke. Bunun için planlama, bilim ve samimi istek yeterli.