Yeni bir dönem başlatmak zorundayız
Adana, son 20 yıldır ihracatını artıramayan kentler arasında yer alıyor. 2000'li yıllardan beri ihracatı 2 milyar dolar seviyesinde kalan Adana için iktisatçı Prof. Dr. Mahir Fisunoğlu, kentte yaşayan herkese çağrı yaparak, 'Hepimiz, 'Bugün Adana için ne yapabilirim?' diyerek yeni bir dönem başlatmak zorundayız' dedi.
Refleks
İktisatçı Prof. Dr. Mahir Fisunoğlu, 2000’li yıllara kadar Adana’nın ağırlıklı olarak zor beğenen Avrupa pazarına ihracat yaptığını, ancak bugün Afrika, Asya ve Ortadoğu pazarına bir kayış yaşandığını söylüyor. Bu durum, katma değeri yüksek üretime engel mi? Adana, durağan ihracatını nasıl artırabilir? Prof. Fisunoğlu ile Adana’nın ihracat geçmişini, bugünkü durumunu ve geleceğini konuştuk:
İHRACAT ‘ZOR’DAN ‘KOLAY’A KAYDI
- Adana, son 10 yılda ihracatını artıramayan Türkiye’deki birkaç sanayi şehrinden birisi. Adana’nın diğer Anadolu şehirlerinden daha fazla potansiyeli bulunmasına rağmen ihracatını arttıramıyor olmasının size göre nedeni ne?
Adana’da sanayileşme 1850’li yıllarda başladı. Adana, 1980’li yıllara kadar Türkiye’nin ilk 4 kenti arasında yer alırken, değişimi fark etmemiş, daha fazlayı istememiş ve elindeki ile yetinmeyi tercih etmiş olabilir. Çünkü Bursa, Kocaeli gibi iller yükselirken Adana’da sanayi eskimeye, yaşlanmaya başladı. Adana; Bursa, Kocaeli gibi şehirlerin daha sonraları yararlandığı teşviklerden 1950’li ve 1960’lı yıllarda yararlandı. Düşük ücrete dayalı tekstil sanayiinde dönüşüm, yani bir başka sanayiye geçmek kolay değil. O dönem yeteri kadar ar-ge ve nitelikli işgücü yoktu. Katma değeri yüksek ürünler için yatırım yeterli olmadı. Mevcut nitelikli işgücü de başka kentlere gidiyordu. 1980-1990’ların yüksek göçü, şehri zor durumda bıraktı. Adana’nın etrafında yeni mahalleler hızla kuruldu. Adana’nın kişi başına gelir artışı önce yavaşlamaya ve daha sonra Türkiye ortalamasının altında kalmaya başladı. 2000’li yıllarda ise devlet teşvikleri, Adana’ya gelişmiş iller sınıfında ikinci sırayı verirken Gaziantep, Kahramanmaraş, Mersin, Kayseri, Konya ve daha sonra Osmaniye gibi iller daha düşük sıralarda kalarak daha yüksek teşvikler aldılar. Bu durum Adana’nın aleyhine oldu. 1990’lı yıllarda sanayi Adana ekonomisinde yüzde 30 oranıyla temsil edilirken, bu pay yüzde 20’ye geriledi. Yani Adana’da bu son 20 yılda güçlü bir atak yapamadı. Ceyhan Enerji İhtisas Endüstri Bölgesi dışında büyük yatırım alınmadığı için ihracat yönünde de bir gelişme olmadı. İhracatla ilgili son bir gözlemim de 2000’li yılların başında Adana ihracatının yüzde 60’ı zor pazar Avrupa’ya yapılırken, bu oran 2020’de yüzde 40’a geriledi. Nispeten kolay pazar Afrika ve Ortadoğu ihracatı yükselmeye başladı.
‘KATMA DEĞER’ İSTEĞİ VAR OLUP OLMADIĞI ARAŞTIRILMALI
- İhraç ürünlerinin önemli bölümü düşük teknoloji ürünlerinden oluşan Adana, neden katma değeri yüksek ürünlerde başarılı olamıyor?
Katma değeri yüksek ürünlere yatırım için bir talep, iş insanlarında bir istek, bir inisiyatif olup olmadığını bilmek gerekir. Bu istek yoksa katma değeri yüksek alanlara yatırım yapılmaz. Bunu tamamlayan ar-ge, nitelikli işgücü eksikliği de katma değeri yüksek ürünlerin üretilmesini engelliyor. Adana’nın 1950’li, 1960’lı ve kısmen 1970’li yıllardaki görece farklı durumunu daha sonra koruyamamasının nedenleri de bunlar. Sonuç itibarı ile Türkiye’nin toplam sanayi üretimi ve ihracatında yüksek teknoloji ürünlerin payı hâlâ tek haneli rakamlarda. Sanayi için zorluklar var. Ucuz işgücü bir avantaj olmaktan çıktı; çünkü dünyanın başka yerinde daha ucuz işgücü bulunabiliyor. Çin’in Dünya Ticaret Örgütü üyesi olmasından sonra bu böyle. Yine de “supply chain” (tedarik zinciri) üzerinde yer almak ve Batı’nın bazı sanayileri daha yakınına getirmek istemesi bir avantaj. Avrupa’ya yakın olmanın avantajı devam ediyor. Ancak tutarlı bir politika izlenmeli. Ayrıca yeni bir gümrük birliği de avantaj olabilir. Adana, Samsun’la birlikte ‘potansiyeli en yüksek, doğru politikalarla sıçrama yapmaya en yakın il’ olarak tanımlanmış durumda. AB, Türkiye’yi sadece göçü önleyen bir ülke olarak görüyor. Bu görüşü değiştirmek lazım. Bir kuşağın maruz kaldığı eşitsizlikler, daha sonraki kuşakların önündeki fırsatları da azaltmaktadır. İleri Teknolojilere Hazırlık Endeksi’ne göre Türkiye, 158 ülke arasında 55’inci sırada yer alıyor. Bilgi teknolojileri, işgücü verimliliği ve becerileri, teknolojinin kullanımı alanlarında Türkiye gerilerde kalıyor. Büyük teknoloji şirketleri (Apple, Facebook, Amazon, Google, Alphabet, Microsoft) birbirlerinin hâkimiyet alanlarına girildiğini fark ederek bir alanda azalan gelirlerini başka bir alanda telafi etmeye başladı. Kendi aralarında yer yer rekabet, çoğu zaman anlaşma ve ittifaklarla bu oligopoller rekabete yeni firmaların katılmasını önlüyor. Bu büyük firmaların arasına girmek de artık çok kolay değil.
- Adanalı sanayicinin yeterince marka ve yüksek katma değer ortaya koyamıyor olmasında ar-ge çalışması ve üniversiteye etkin çalışamıyor olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu çerçevede gelişim için önerileriniz var mı?
Aslında bu soru, bir önceki soruyu hatırlatıyor: Eski iyi günlerin getirdiği rahatlığa karşı, marka ve yüksek katma değerli ürün üretilmesini ve bunlara dönüşmeyi ne sağlayabilirdi? Üniversite 1970’li yıllarda kuruluş aşamasındaydı ve Adana’nın parlak yılları geride kalmıştı. Üniversite-şehir ilişkisi daha sonraları başladı. Yabancı sermaye veya o yılların kamu teşvikleri de bu yönde değildi. Sonuç itibarı ile Adana sanayisi, güçlü bir kamu iktisadi kuruluşu döneminde gelişmeye çalışıyordu. Büyük firmaların küçük ve orta boy firmalarla bir entegrasyonu ilişkileri de yeterince sağlanamadı.
HİZMET SEKTÖRÜNDE DE İNOVASYON ŞART
- Sadece sanayi üretimi, ihracat penceresinden bakmazsak başta tarım ve turizm olmak üzere diğer sektörlerde de Adana’nın başarı grafiğinde sıkıntı görünüyor. Bu çerçevede neler önerirsiniz?
Hizmet sektöründeki pozisyonu belirlemek için işgücü niteliği ile işin talep ettiği işgücü niteliğini karşılaştırmak lazım. Bu; yeme içme, eğlence ve dinlence sektörü için de böyle, yüksek katma değerli sektörler için de böyle. Hizmet sektörünün yüksek katma değerli alanları; finansal hizmetler, sigortacılık, danışmanlık, büyük hukuk firmalarının sağladığı hizmetler, büyük medya, mühendislik hizmetleri olabilir. Sağlık turizmi dışında Adana’da etkili bir hizmet sektörü yok. Sanayinin yukarıda konu edilen zorlukları da dikkate alınırsa, Adana’nın yüksek katma değerli hizmet sektöründe kendisine bir pozisyon belirlemesi gerekir. Ancak, Adana büyüklüğünde bir kentin, Türkiye ortalama gelirinin 1000 dolar kadar altında olduğunu düşünürsek, ortalama gelirini Türkiye ortalamasına yükselteceği kadar hizmet sektörü geliri olabilir mi?
- Adana ekonomisinin gelişmesi çerçevesinde gerek yerel yönetime gerek merkezi ekonomi yönetimine önerileriniz var mı? Sizin eklemek istediğiniz konular, öneriler neler?
Yerel yönetim ve merkezi yönetim işbirliği çok önemli. Bu ilişki için yasal çerçeve zaten var. Sivil toplum kuruluşları; her iki yönetimi de birlikte daha çok çalışmaya teşvik etme, yönlendirme ve hatta inisiyatif alma durumunda. Unutmayalım ki, Adana’nın bugünkü durumundan şikâyet ediyorsak, bu, yerel ve merkezi yönetim ilişkisinin de bir sonucu. Bunun için, tabii ki, siyasi görüş farklılıklarının ortadan kalkması lazım. Ancak sivil toplumun ötesinde “sokaktaki vatandaş”ı, bu konunun içine çekebilmemiz gerekiyor. Hepimiz her gün şu soruyu sormalıyız: Bugün Adana için ne yapabilirim?