Yeni Çukurova, yeni Rotterdam'a doğru
'Doğu Akdeniz'de akılcı strateji ve hamleleriyle tüm rakiplerini geride bırakacak Türkiye, yeni Rotterdam'ı 'Yeni Çukurova'da inşa edecektir. Enerjinin Avrupa ve Asya Pasifik'e açılan kapısı Çukurova olacaktır'. Çağ Üniversitesi Öğretim Üyesi SSC Başkanı Doç. Dr. Murat Koç, Refleks Gazetesi 12. Yıl Özel Sayısı için yazdı:
Refleks
1960’lı yıllardan itibaren Kıbrıs adasında bulunan Türklere yönelik sistematik bir şekilde saldırı düzenleyen EOKA militanları; ENOSİS planlarını gerçekleştirmek amacı ile savaş suçu olarak da kabul edilen soykırımı adada uygulamışlardır. ENOSİS planının çerçevesini ise Kıbrıs adasının tamamen Yunanistan’a bağlanması oluşturmaktaydı. Kıbrıs Türklerine yönelik saldırıların devam etmesiyle birlikte meşru müdafaa amacıyla Türk Mukavemet Teşkilatı kurulmuştu. Karşı koyma, direnme anlamına gelen Mukavemet Teşkilatı’nın başlıca görevleri arasında; Kıbrıs Türklerinin can ve mal güvenliğini sağlama, ENOSİS’e karşı çıkma ve anavatana olan bağlılığı sürdürmek vardı. Anavatana olan bağlılığın sürdürülmesi kararı; Türkiye’yi İzmir, Antalya ve İskenderun körfezlerine sıkıştırmak isteyen güçlere yönelik alınmış rasyonel bir karar olma niteliği taşımaktadır.
BUGÜN: GÜÇ MESELESİ
Günümüzde Doğu Akdeniz bölgesinin doğal uçak gemisi olan Kıbrıs adası, önemli enerji rotaları üzerinde bulunmasının yanı sıra, keşfedilen hidrokarbon rezervleri ile birlikte Çukurova potansiyel enerji hub’ının uzaktan koruyucusu olma özelliğine sahiptir. Suriye iç savaşı ile birlikte Doğu Akdeniz’de Tartus Limanı’na sahip olan Rusya, İsrail-Rum Kesimi-Yunanistan birlikteliğiyle ortaya konulmak istenen East-Med planı, Mısır’ın önderliğinde oluşturulan ve Türkiye’nin dışlandığı Doğu Akdeniz Gaz Forumu, Türkiye’nin KKTC ve Libya’nın meşru hükümeti ile imzalamış olduğu anlaşmalar çerçevesinde başlatmış olduğu enerji arama/tarama faaliyetleri; günümüzün Doğu Akdeniz bölgesindeki güç mücadelelerini yansıtmaktadır. Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin, Libya meşru hükümeti ile imzalamış olduğu anlaşma çerçevesinde Meis adası yakınlarında NAVTEX (Yazılı Seyir Uyarı Sistemi) ilan etmesinin ardından Yunan kuvvetleriyle bir gerginlik yaşanmıştır. Oruç Reis Sismik Araştırma Gemisi’nin faaliyetlerinin engellenmesine yönelik herhangi bir girişimi önlemek adına bölgede hazır bir şekilde bulunan Türk savaş gemileri; Türkiye’nin uluslararası anlaşmalar ile elde etmiş olduğu kazanımlardan taviz vermeyeceğini açık bir şekilde göstermektedir. 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nda olduğu gibi Türkiye; ulusal güvenlik temelli hassasiyetlerinin yılmaz savunuculuğunu yapma yolunda her daim kararlı bir duruş sergilemektedir.
Türkiye ve Yunanistan arasında yaşanan kısa süreli gerginlikten dolayı rahatsızlığını dile getiren Almanya Dışişleri Bakanı Sözcüsü Christopher Burger, ‘’Türkiye ve Yunanistan arasında gerilim yaşanmasını istemiyoruz, AB-Türkiye ilişkilerinde ilerleme görmek istiyoruz lakin bu Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki meydan okumalarından vazgeçmesi ile mümkün olabilir’’ açıklamasında bulunmuştur. Türkiye bölgede meydan okuyan bir ülke sıfatı ile değil, Kıbrıs Barış Harekâtı’nda da olduğu gibi garantör ülke sıfatı ile bulunmaktadır. Türkiye’yi saf dışı bırakarak Doğu Akdeniz Gaz Forumu’nu düzenleyen ve bölgeden Avrupa’ya enerji transferi sağlaması planlanan East-Med Projesi’ni ortaya atanlar yaşanan gerilimlerin motivasyon kaynaklarını oluşturmaktadır.
Doğu Akdeniz’de enerji yoğunluğunun en fazla olduğu bölge olan Levant sahasında, İsrail-Rum Kesimi ve Mısır enerji politikaları noktasında eşgüdümlü bir şekilde hareket etmektedirler. Mısır’ın sahip olmuş olduğu sıvılaştırılmış doğalgaz tesisleri (LNG) vasıtasıyla özellikle Levant bölgesinden çıkarılacak olan enerjinin Mısır’a aktarılıp ardından işlenmesi ile birlikte ihraç edilmesine yönelik planlar ortaya atılmaktadır. Enerji transferi noktasındaki bir diğer anlaşma ise İsrail-Rum Kesimi ve Yunanistan arasında imzalanan East-Med boru hattı projesidir. Lakin bu proje, Türk kıta sahanlığından geçmesi münasebetiyle Türkiye’den izin alınmasını gerektiren bir projedir. Libya, Mısır ve Levant sahasındaki gelişmeler göz önüne alındığında Kıbrıs adasının enerji politikaları üzerinde sahip olmuş olduğu jeo-stratejik ve jeo-politik önem ortaya çıkmaktadır. Mısır yönetiminin Libya’ya yönelik, ulusal güvenliğinin sınırlarını ‘Petrol Hilali’ enerji sahası olarak belirlemiş olması; bölgede devletlerarası güç dengelerini şekillendiren etmenlerden birinin enerji olduğunu açık bir şekilde ifade etmektedir.
YARIN: YENİ ÇUKUROVA YENİ ROTTERDAM
Türkiye’nin sismik araştırma ve sondaj gemileri ile aktif bir şekilde Doğu Akdeniz bölgesinde faaliyetlerde bulunması, Libya’nın meşru hükümeti ile yapılan güvenlik ve deniz yetki alanlarının belirlendiği anlaşmalar, Libya sahasında verilen askeri danışmanlık hizmeti ile birlikte Libya UMH güçlerinin meşru ilerleyişi; Türkiye’ye Doğu Akdeniz bölgesinde stratejik üstünlük sağlayan güç çarpanlarıdır. Güç çarpanının kuvvet, zaman ve mekan faktörleri ışığında stratejik bir hamleye dönüştürülmesi halinde bölgedeki tüm rakiplerini geride bırakacak Türkiye yeni Roterdam’ı ‘Yeni Çukurova’da inşa edecektir. Enerjinin Avrupa ve Asya Pasifik’e açılan kapısı Çukurova olacaktır.
DÜN: KIBRIS GERÇEĞİ
15 Temmuz 1974 yılında Yunanistan’ın desteği ile birlikte darbe gerçekleştiren Albay Nikos Sampson, ENOSİS planını hayata geçirmek amacı ile birlikte adada bulunan Türklere yönelik saldırıların boyutunu arttırmıştı. Darbeden yaklaşık 5 gün sonra 20 Temmuz sabahı Türkiye; Kıbrıs adasına havadan ve denizden operasyonlar başlattı. Başarılı operasyonlar neticesinde 22 Temmuz günü Güvenlik Konseyi kararı ile birlikte ateşkes sağlandı ve Türkiye-Yunanistan-İngiltere arasında Cenevre’de görüşmeler başladı. Görüşmelerin bir neticeye ulaşmaması sonucunda ‘Ayşe Tatile Çıksın’ parolası ile birlikte harekatın ikinci safhasına geçilmiş oldu. Türkiye, Kıbrıs Barış Harekatı ile yalnızca o dönemin değil gelecek kuşakların da çıkarlarının savunuculuğunu üstlendi.