REFLEKS
Türkiye’nin küresel ısınmave iklim değişikliği konusunda düzenlenen en uzun süreli toplantılardan olan Küresel Isınma Kurultayı’nın 10.’su 22 Kasım 2018’de İstanbul’da gerçekleşti. İlk ikisi Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından düzenlenen ve daha sonra Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) tarafından üstlenilen organizasyonlarda her yıl farklı bir konu ele alındı. Her kurultay sonrasında da kurultayda tartışılan konular ile o yıl içinde küresel ısınma ve iklim değişikliği konularındaki son gelişmeler bir sonuç bildirgesi ile kamuoyu ile paylaşıldı.
VERİLER KARŞILAŞTIRILDI
2018’deki kurultayın ardından sonuç bildirgelerini hazırlayan İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Orman
Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay
Tolunay tarafından İklim değişikliği konusundaki gelişmeler 10 yıl öncesi
ile karşılaştırılarak değerlendirildi. Böylece bir bakıma dünya ve Türkiye için iklim değişikliğinin
#10yearschallenge verileri ortaya kondu. Atmosferdeki karbondioksit (CO2) konsantrasyonları
2008 sonunda 386 ppm iken, 2018sonunda 410 ppm’e yükseldi. 10 yıllık dönemde toplamda 24 ppm, yıllık olarak
ise 2,4 ppm kadar bir artış gerçekleşti. Küresel ısınma açısından atmosferdeki karbondioksit (CO2) konsantrasyonlarının 450 ppm’in
altında tutulması gerekiyor. Bu ivme devam ederse önümüzdeki 15 yıl içinde bu sınır değere ulaşılması mümkün
görünmüyor.
EN SICAK YIL 2016’YDI
Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO)iklim değerlendirmelerine göre 2008 yılı öncesinde sanayi öncesi dönemden
(1850-1900) günümüze kadarki en sıcak yıl 2005 yılıydı. 2008 yılından sonra
sürekli yeni rekorlar kırıldı ve son 10 yılın tüm sıcaklıkları 2008’den daha
yüksek gerçekleşti. Artık en sıcak yıl
2016 yılı... 2018 ise en sıcak 4. yıl oldu. 2009-2018 dönemindeki ortalama
sıcaklık artışı 0,93 °C (santigrat derece) olarak kayıtlara geçti.
SICAKLIK ARTIŞININ ÖNEMİ
On yıl önce küresel ısınmanın
olup olmadığı tartışılırken günümüzde sıcaklık
artışlarının 1,5 °C (santigrat derece) ile sınırlandırılması gerektiği
tartışılıyor. 2018 yılı Ekim ayında Hükümetler
Arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından 1,5 °C Raporu yayınlandı.
Raporda sıcaklık artışlarının 2 °C yerine 1,5 °C ile sınırlandırılmasının
faydaları açıklandı. Bu rapora göre örneğin sıcaklık artışının 2 °C olması halinde böceklerin yüzde 18’i,
omurgalıların yüzde 8’i ve bitkilerin yüzde 16’sı coğrafi yayılışlarının
yarısından fazlasını kaybedecek. Artışın sadece 1,5 °C‘de kalması halinde ise
bu kayıplar yarı yarıya azalacak. Yine sıcaklık artışının 1,5 °C ile sınırlı
tutulması tundralardaki 2 milyon km2 (kilometrekare) kadar donmuş toprağın
çözünmesini ve buralardan oluşacak karbondioksit(CO2) salımlarının önlenmesi
sağlanabilecek.
BUZUL ALANLAR 10 YILDA 0.73
KİLOMETREKARE AZALDI
ABD Ulusal Kar ve Buzul Veri Merkezi tarafından Mart 2008’de 15,21 km2
kadar olan arktik deniz buzul alanının Mart 2018’de 14,48 km2’ye gerilediği
açıklandı. Azalma 0,73 km2 kadar.
Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO)verilerine göre deniz seviyeleri 1993-2004 yılları arasında yıllık ortalama
olarak 2,7 mm kadar artarken, 2004-2015 yılları arasında ise artış 3,5 mm/yıl
olarak gerçekleşti. 2008 yılında deniz seviyeleri 1993 yılına göre 27 mm kadar
daha yüksekti. 2015 yılında ise bu değer 70 mm’ye ulaştı. Sadece 2008-2018
arasında deniz seviyelerindeki yükselme 45 mm kadar oldu.
2008 yılında 47 milyar ton karbondioksit (CO2) eşdeğeri kadar olan
yıllık küresel sera gazı salımı 2018 yılında yıllık 52 milyar ton karbondioksit
(CO2) eşdeğerine yükseldi.
KYOTO’DAN PARİS ANLAŞMASI’NA
NEDEN GEÇİLDİ?
2008 yılında Kyoto Protokolü gündemdeydi. Gelişmiş ülkelerin sera gazı
salımlarının 1990 yılına göre azaltma yükümlülükleri bulunmaktaydı ve bu
hedeflere ulaşılıp ulaşılmayacağı tartışılıyordu. Ancak başarılı olmadı. Bunun
üzerine yükümlülük yerine gönüllülük yaklaşımına geçilmesine karar verildi ve
bu amaçla 2015 yılında Paris İklim
Anlaşması imzalandı. Bu anlaşma öncesi ülkelerden 2030 yılı için öngörülen
sera gazı salımlarını raporlamaları isteniyordu. Katkı niyet beyanı olarak
adlandırılan bu raporlamalara göre 2030 yılında sera gazı salımları 57-60
milyar ton karbondioksit (CO2) eşdeğerine yükselebilir. Başka bir ifadeyle çoğu
ülke gelecekte de sera gazı salımlarını
arttırmayı planlıyor. Oysa sıcaklık artışının 1,5 °C ile sınırlı tutulması için
sera gazı salımlarının yıllık 25 milyar ton karbondioksit (CO2) eşdeğerine
çekilmesi gerekli.
2008 yılında ABD Başkanı George
W. Bush’tu ve ABD Kyoto
Protokolünü imzalamamıştı. 2018 yılında Donald Trump görevde ve ABD’nin Paris
İklim Anlaşması’ndan çekileceğini açıklayıp “İklim değişikliğine çok zeki
olduğum için inanmıyorum” diye tweet attı. Özetle ABD’de son 10 yılda değişen
bir şey yok. Ancak 2018 yılında en
fazla ekonomik kayba neden olan 10 ekstrem hava olayının 4’ü ABD’de
gerçekleşti. Sadece bu dört felaket 176 kişinin hayatını kaybetmesine, 53
milyar dolar kadarda ekonomik kayba neden oldu.
17 yılda ekonomik kayıp 3 trilyon dolar
AFETLER ARTIYOR
Dünya ısınmaya devam ederken iklim değişikliğinin neden olduğu afetler
de artıyor. AON Empower Resultstarafından açıklanan bir rapora göre iklim değişikliğine bağlı afetlerin neden
olduğu 2000-2017 yılları arasındaki ekonomik kayıplar toplamda 3 trilyon ABD
dolarını aştı. 2000-2008 yılları arasındaki yıllık ekonomik kayıplar 124 milyar
dolar iken 2009-2018 arasında yıllık ortalama ekonomik kayıp 189 milyar dolara
ulaştı. Son 20 yılda 2017 yılı 344 milyar dolar ile en fazla ekonomik kaybın
yaşandığı yıl olarak ön plana çıktı.
Germanwatch tarafından yayınlanan “Küresel İklim Risk Endeksi” raporuna
göre ise 1998-2017 yılları arasında 11 bin 500 aşırı hava olayı 3,47 trilyon
dolarlık hasara ve 526 binin üzerinde can kaybına neden oldu.
TÜRKİYE’DE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
KONUSUNDA SON 10 YILDA YAŞANANLAR
Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM) verilerine göre 2008 sonrasındaki 10
yıldan 9’u uzun yıllar ortalamasından daha sıcak geçti. 2010 yılı en sıcak yıl
olarak tarihe geçti ve bu yıl sıcaklıklar ortalamadan 2 °C daha yüksekti. 2018
yılı +1,9 °C anomali ile en sıcak 2., 2014 yılı ise +1,4 °C anomali ile 3. yıl
oldu.
2008 yılı yağışların yüzde 24 azaldığı ve son 40 yılın en kurak
yılıydı. 2008 yılında büyük şehirlere su sağlayan barajlarda su kalmadı, bazı
şehirlerde araç yıkanması bile yasaklandı. Gelecekte ülkemizde yağışların yüzde
30-40 civarında azalabileceği öngörülüyor. Bu nedenle 2008 yılı gelecekte
yaşayabileceğimiz kuraklığa son derece iyi bir örnek oluşturuyor. Ayrıca Son 10
yıl içinde 2013 ve 2017 yılları da kurak geçti ve yağışlar yüzde 10’dan fazla
azaldı.
Yağış rekoru da son 10 yılda kırıldı. 2009, son 40 yılın en yağışlı
yılıydı ve yağışlar ortalamalara göre yüzde 25 kadar fazlaydı. Bu durum
ülkemizde sellerin yaşanmasına neden oldu. 9 Eylül 2009’da İstanbul’da yaşanan
sel felaketinde 31 kişi hayatını kaybetti. 2018 yılı da yağışların yüzde 15
kadar arttığı ve son 40 yıldaki en yağışlı beşinci yıl oldu.
İklim değişikliği ülkemizde sadece sellere değil, fırtına, yangın, don,
dolu, yıldırım gibi afetlere de neden olurken, sayısı da her geçen gün artıyor.
2008 yılında 296 meteorolojik kökenli ekstrem olay yaşanmışken 2018 yılında bu
sayı 840’a çıktı. 1990-2007 yılları arasındaki ortalama yıllık ekstrem olay
sayısı 145 iken bu sayı 2008-2018 arasında yıllık 542’ye ulaştı.
Türkiye’de son 10 yılda 404 hortum yaşandı
Avrupa Şiddetli Hava Olayları
Veri Tabanı (ESWD)’den alınan verilere göre ülkemizde 1997-2007 yılları
arasında toplam 42 hortum meydana gelmişken 2008-2018 yılları arasında toplam
404 hortum kaydedildi. 2008 öncesindeki 10 yıllık dönemde yıllık ortalama
hortum sayısı 4’ken, bu sayı 2008 sonrasındaki 10 yıllık dönemde 37’ye çıktı.
Germanwatch tarafından yayınlanan “Küresel İklim Risk Endeksi” raporuna
göre ülkemizde 1998-2017 yılları arasındaki aşırı hava olaylarında 587 kişi
hayatını kaybetti. 20 yıllık dönemdeki toplam ekonomik kayıp 9,23 milyar doları
aştı. Aşırı hava olaylarının ülkemiz ekonomisine verdiği yıllık ortalama zarar
ise 461,5 milyon dolar civarında.
Kişi başı sera gazı salımlarımız da arttı. 1990 yılında 3,7 ton kadar
olan kişi başı sera gazı salımı 2008 yılında 4,9 tona ve 2016 yılında 6,2 tona
yükseldi.
İklim değişikliğinin ülkemiz ekonomisine neden olduğu zarar milyarlarca
dolar iken sera gazı salımlarımız artmaya devam etti. Sera gazları salımlarımız
2008’de 347 milyon ton karbondioksit (CO2) eşdeğeriyken, 2016’da 496 milyon ton
karbondioksit (CO2) eşdeğerine yükseldi. Bu değer 1990 yılında 211 milyon ton
karbondioksit (CO2) eşdeğeriydi. 1990
yılından itibaren atmosfere verilen kümülatif sera gazı miktarı ise 8,9 milyar
ton karbondioksit (CO2) eşdeğeri kadar oldu.
Küresel Isınma Kurultayı’nın ilkinin düzenlediği 2008 yılında Türkiye
Kyoto Protokolü’nü imzalamamıştı. 2018 yılında da Paris İklim Anlaşması’nı
imzalamayan 13 ülke sayıdaki ülke arasında yer alıyoruz. Ocak 2019 tarihi
itibariyle Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne taraf
197 ülkeden 184’ü Paris İklim Anlaşması’nı onaylamış durumda.
2008 yılında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi’nin gelişmiş ülkelerin yer aldığı Ek-1 listesinden çıkmaya
çalışıyorduk ve halen de çalışıyoruz. 2018 Aralık ayı başında Polonya’nın
Katowice kentinde düzenlenen 24. Taraflar Konferansı’nda yine Sözleşmenin Ek-1
listesinden çıkmayı talep ettik, ancak uygun bulunmadı. 2019 yılı içinde Paris
İklim Anlaşması’nı onaylamazsak iklim değişikliği süreçlerinin tartışıldığı
Taraflar Konferansları’na ancak gözlemci statüsü ile katılabileceğiz ve
kararların alınmasında herhangi bir etkimiz olmayacak.
YORUMLAR