REFLEKS
24-27 Nisan
arasında gerçekleşecek olan ‘Geleneksel
ve Tamamlayıcı Tıp Kongresi ve Fuarı’nda (GETAT) ana tema ‘Kronik Hastalıklarda Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp
Uygulamaları’ olarak belirlendi.
Kongreye dünyanın sayılı tıp uzmanlarının yanı sıra Dünya Sağlık Örgütü de (WHO)
başkan düzeyinde katılım sağlayacak. ‘Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Kongresi ve
Fuarı’nın her yıl düzenlenmesi kararlaştırıldı. Anadolu’daki tıp uygulamalarının masaya yatırılacağı ve
tanıtılacağı bu etkinliklere dünyanın sayılı hekimlerinin de katılması
bekleniyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) büyük önem verdiği Anadolu Tıbbı
uygulamalarının tüm dünyada büyük ses getirmesi bekleniyor.
TÜRKİYE
ROL MODEL OLUYOR
Sağlık Bakanlığı
Bilim Kurulu Üyesi olan ve Ageless Institute’de Algoloji uzmanı olarak görev
yapan Prof. Dr. Nurettin Lüleci,
‘’Türkiye’deki geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamaları Dünya Sağlık Örgütü
tarafından örnek gösteriliyor. Çünkü AnadoluTıbbı başlığı altında tanımladığımız geleneksel ve tamamlayıcı tıp
uygulamalarında Türkiye birçok ülkeye de rol model olma özelliği taşıyor. 15
GETAT uygulaması ülkemizde yasal zemine oturtuldu. Dünya Sağlık Örgütü’nün amacı da geleneksel tıbbı bir disiplin
olarak belirlemek ve kurallarını koymak’’ dedi.
ÖNLEYİCİ
TIP HEP GÖZ ARDI EDİLDİ
Peki Anadolu tıbbı
adı altında hangi konular gündeme getirilecek? Anadolu’da binlerce yıldır çok
farklı medeniyetlerin yaşadığının altını çizen Prof. Lüleci, ‘’Dünyada batı
tıbbı dediğimiz klasik tıp eğitiminin temeli olan yaklaşımlar, genellikle hasta
olduktan sonra neler yapılacağı üzerine odaklanmıştır. Nedense önleyici tıp hep
göz ardı edilmişti. Oysa yerelden evrensele Anadolu tıbbı dediğimizde önleyici
ve tamamlayıcı tıp gündeme gelmektedir’’ dedi.
Prof. Lüleci sözlerini şöyle sürdürdü: “Sağlık alanında önemli buluşlara
ve uygulamalara ev sahipliği yapan Anadolu’da uygulanan tedaviler milattan
öncelerine dayanıyor. Homeros devrinde Ege bölgesinde tıp ve hekimlik alanında
erken dönem uygulamalarına rastlıyoruz. Bodrumlu tarihçi Heredotos’un ünlü
yapıtlarında bu önemli kayıtları görüyoruz. Daha o dönemlerde hekimler
Gymnasion adı verilen ve en az 6 yıl süren bir eğitimden geçmek zorundaydı. Aday
hekimler coğrafya, müzik, felsefe, beden eğitimi gibi dersler de görürdü.
Anadolulu Alkmaion tüm duyu organlarıyla beynin bağlantılı olduğunu ve ruhun
ölümsüzlüğünü ilk kez belirten efsanevi hekimdir. Bir başka Anadolulu hekim
Hygieia, hijyen kelimesinin mimarıdır. Hastaların bol güneş alan, havadar
yerlerde bakılması gerektiğini binlerce yıl önce kayıtlara geçmiştir.”
HİPNOZ
DA ANADOLU TIBBI İÇİNDE YER ALIYOR
Prof. Lüleci
Anadolu Tıbbı içinde Selçuklu ve Osmanlı dönemindeki uygulamaların da önemli
yer tuttuğunu söyledi: ‘’ Anadolu’da şifalı bitkilerle ilgili kitaplar
yazılmıştır. Bugünkü tıbbın temelleri, hastane yapıları, kurumsal işleyişi,
hekim çalıştırılması, ücretlerinin ödenmesi ve diğer yandan vakıfların bu
müesseseleri desteklemesi çok önemli. Selçuklular
döneminde müzikle tedavi çalışmaları kurumsal bir yapıya bürünmüştü. Osmanlı
döneminde de bu tedavi yöntemi devam etti. Su, çamur masajdan oluşan kaplıca
tedavileri, şifalı bitkilerle, müzikle, bal ile ve şişe çekme ile tedavi çok
yaygındı. Hipnoz ile telkin yine önemli bir tedavi yöntemiydi. Tüm bunlar ve
daha fazlası bilimsel gelişmeler ışığında ‘Anadolu tıbbı’ adıyla dünyaya
açılıyor. Diğer bir deyişle dünya geç de olsa Anadolu tıbbını keşfediyor.’’
YORUMLAR