Refleks
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) ile Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) işbirliğinde ‘Suriye Krizinde KOBİ’ler, Bölge Ekonomisine Entegrasyon’ konulu konferans düzenlendi. Bir otelde gerçekleştirilen konferansa, MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan, EBRD Kıdemli Yöneticisi Serpil Çetinçift, TEPAV Direktörü Güven Sak, Danimarka Sanayi Konfederasyonu Kıdemli Danışmanı Peter Helk ile sanayici ve iş insanları katıldı.
“GÖÇ, DÜNYANIN EN ÖNEMLİ KONUSU”
Konferansın açış konuşmasını yapan MTSO Başkanı Kızıltan, göçün sadece Türkiye’nin değil, dünyanın bir sorunu olduğunu vurguladı. Ülkeler arasında gelişmişlik konusundaki uçurum çok olursa göçün de kaçınılmaz olduğuna dikkat çeken Kızıltan, bu durumun bir ülke içinde iç göçte de geçerli olduğunu söyledi. Dünyayı ve ülkeleri yönetenlerin bu dengeyi iyi kurmaları gerektiğini belirten Kızıltan, “Dünya genelinde gelişmişlik seviyeleri arasındaki farkların azaltılması gerekiyor. Hiç kimse yaşadığı yeri terk edip gitmek istemez. İnsanlar daha iyi yaşamak, daha iyi geçim sağlamak peşinde. İnsanlar, nesillerinin daha iyi yetişmesi ve aç kalma konularında endişeli. Onun için tüm dünya çok büyük çaba sarf etmeli. Gelişmişlik derecelerinin birbirine yaklaştırılması lazım. Çevre konusu da önemli ama bence bu konu dünyanın en önemli konusudur. Tüm dünyanın bunu ele alması gerekiyor” dedi.
“MTSO OLARAK KUCAK AÇTIK VE HER TÜRLÜ DESTEĞİ VERİYORUZ”
Türkiye’de Suriyeli göçmen olgusu bulunduğuna işaret eden Kızıltan, bunun kaynağının da ülkeler ve bölgeler arasındaki gelişmişlik seviyelerindeki uçurumlar olduğunun altını çizdi. MTSO olarak, zorunlu olarak ülkesini terk edip Mersin’e gelen insanlara kucak açtıklarını ifade eden Kızıltan, “Mersin, birlikte yaşama kültürü gelişmiş bir kent. Gelen yabancıların yadırganmadığını biliyoruz. Şehrin halkı da dışarıdan gelen bu arkadaşlara kucak açıp onlarla adaptasyon süresini çabuk aşıyorlar. Biz de MTSO olarak kucak açtık ve her türlü desteği veriyoruz. Bu misafirlerin şehrimize ve ülkemize adapte olmaları, meslek sahibi olup kendi yaşamlarını iyi sürdürebilmeleri konusunda MTSO ve EBRD desteğiyle çok iyi çalışmalar yaptık. Umarım, misafirlerimizin ülkesindeki şartlar düzelir ve dönmek isterler. Ülkeleri düzeldiğinde oraya dönünce burada aldıkları mesleki eğitimlerle daha iyi imkanlarla iyi işler yapabileceklerine inanıyorum. El birliğiyle bu göçmenlerimize Türkiye’de yaşama şartlarını daha iyiye getirmek için çalışan tüm kurumlara teşekkür ediyorum” diye konuştu.
Konferansta daha sonra EBRD Kıdemli Yöneticisi Çetinçift, mültecilere destekleri konusunda bir sunum yaptı.
“3,6 MİLYON SURİYELİNİN TÜRKİYE EKONOMİSİNE ENTEGRASYONLARININ ÖNEMLİ BİR PROBLEM”
Sunumun ardından Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Direktörü Güven Sak, katılımcılarla ‘Mülteciler Tarafından Yönetilen Firmalar Odağı ile İş Dünyası ve Yatırım Performansı Araştırması Sonuç Raporu’nda yer alan bilgileri paylaştı. Türkiye’de yaklaşık 3,6 milyon Suriyeli olduğunu belirten Sak, bunların özellikle Türkiye ekonomisine entegrasyonlarının önemli bir problem olduğunu vurguladı. EBRD ile birlikte 2017’de anket çalışmasını yaptıkları, 2018’de sonuçlarını açıkladıkları bu raporun da bunun bir parçası olduğunu söyledi. Çalışma çerçevesinde, Mersin, Hatay, Kilis, Kahramanmaraş, Gaziantep ve Adana’da 200’ü Suriyeli, 200’ü Türk toplam 400 firmayla anket yaptıklarını anlatan Sak, “Suriyeliler de aynı bizim Türklerin iç göçte yaptıkları gibi tek tek yapıyorlar; bu entegrasyon için tasarlanmış bir politika yok. Belediyeler imkan sağlarsa entegrasyon sosyal uyum açısından daha sorunsuz gerçekleşiyor; eğer belediyeler ön açıcı olmazsa o zaman sosyal uyum açısından sorun ortaya çıkıyor” ifadelerini kullandı.
“ANKET YAPTIĞIMIZ BÖLGELERDE ŞU ANDA 14 BİN 680 SURİYELİ YA DA SURİYE ORTAKLI FİRMA VAR”
Entegrasyonun Türkiye’de şu anda kendiliğinden gerçekleştiğine dikkat çeken Sak, uygulamanın normalleşmesi açısından yereldeki liderliğin önem taşıdığını dile getirdi. Mersin’in de Suriyeler açısından önemli merkezlerden biri olduğunu kaydeden Sak, anketi yaptıkları 2017’de söz konusu illerde yaklaşık 10 bin Suriyeli firma varken, şu anda 14 bin 680 Suriyeli ya da Suriye ortaklı firma bulunduğunu açıkladı. Sak, “Anketi yaptığımızda firma kuran Suriyelilerin yüzde 11’i, Türkiye’den önce başka ülkede girişimcilik faaliyetine başlamışlar, sonra operasyonlarını Türkiye’ye getirmişler. Yüzde 25’i ilk kez firma kuran yeni girişimciler; yüzde 75’i Suriye’de var olan firmasını taşımış; yüzde 55’i de ihracat yapıyor. Ama Türkler ve Suriyelilerin birbirine algısı farklı. Türkiye’de nüfus içindeki ağırlıklarına bakarsak ülkenin her yerinde varlar, yüzde 3’ü kamplardaydı, o da azalıyor. İktisadi aktivitenin fazla olduğu yerlerde yoğunlaşıyorlar. Büyüklükleri açısından ise Türk firmaları ortalama 25 kişi, Suriyeliler ise 7 kişi çalıştırıyor. Suriyeli firmalar ortalama mikro işletmeler. Suriyeli firmalarda çalışanların yüzde 60’ı Suriyeli. Türk firmalarında çalışanların da yüzde 10’u Suriyeli. Suriyelilerin yüzde 10’dan fazlası hayatını Türkiye’de entegre edip bir şirket kurarak ve Suriyelilere de iş vererek hayatını sürdürüyor” şeklinde konuştu.
Suriyeli firmaların kurulmaya başlamasıyla birlikte Türkiye’nin Suriye’ye yönelik düşen ihracatının yeniden artmaya başladığına işaret eden Sak, söz konusu bölgede Türk firmalar ne yapıyorsa Suriyelilerin de benzer işler yaptıklarını söyledi.
Suriyelilerin firma kurmak için Türkiye’yi seçmelerinin nedenlerini de sıralayan Sak, şunları söyledi:
“Suriye’ye yakın olması; eski dönemden kalma iletişim ve yakınlık; mevcut ticari ilişkilerinin olması ve pazara da coğrafi yakınlık açısından bu bölgeyi beğeniyorlar. Yüzde 60’ı Türkiye’de başarılı bir işletmesi olduğunu düşünüyor ve geri dönmekle değil, entegre olmakla ilgili planları var; hayatlarını burada sürdürüyorlar. İstanbul’dan sonra en çok Mersin, Gaziantep ve Hatay’a gidiyorlar. Suriyeliler, daha çok kamu bankaları ile çalışmayı tercih ediyorlar. Engellerde de fark var; Suriyelilerin engeli finansmana erişim; bizimkilerin ise vergiler. Suriyeli şirketlerin yüzde 97’si KOBİ’lere yönelik herhangi bir kamu desteğinden yararlanmamış. Yerel danışmanlık hizmetinden ise Türk firmaları da Suriyeli firmalar da çok yararlanmıyor. Suriyeli şirketlerle ilgili düzenlemeler, daha fazla Suriyeli çalıştırdıkları içen Türk firmaları olumsuz etkiliyor.”
İhracattaki artışta Suriyelilerin etkili olduğuna Türk firmalar kesinlikle katılmazken, Suriyeliler katıldığını belirten Sak, “Bu algı farkları sorun haline geliyor ve yönetilmesi gereken bir konu. Yönetilmezse sosyal uyumla ilgili önemli sorunlara neden oluyor. Artan kutuplaşma sosyal uyum açısından sorun” dedi.
“Şu anda Suriye’den gelenlerin kendi kendilerini entegre etmeye çalıştığı bir noktadayız” diyen Sak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türk firmaları öyle düşünmese de Suriyelilerin yüzde 85’i Türkiye’deki ekonominin, firmaların büyümesini desteklediğini düşünüyorlar ve buranın iş şartlarından da memnunlar. Daha fazla ihracat odaklılar ama bir dizi sorunları var. Sorunları yasalardan kaynaklanmıyor, bölgeler arasındaki uygulama farklarından kaynaklanıyor. Bir sorun var; özellikle bir kent sorunu ve giderek görünür olduğu için sosyal uyum açısından sorunlu. Türkiye’nin içinde bulunduğu iktisadi durum nedeniyle giderek sosyal uyum sorununun artmasını beklemek normal. Ortada da bir gerçeklik var; Türkiye’de 3,6- 3,7 milyon Suriyeli ve toplamda 4,5 milyon mülteci göçmen kitlesi var. Bunların düzenli şekilde nasıl entegre edileceği önümüzdeki dönemin temel sorunu olarak gözüküyor.”
Danimarka Sanayi Konfederasyonu Kıdemli Danışmanı Peter Helk de ‘Mülteci Girişimcilerin Ekonomik Entegrasyonunda Ticaret ve Sanayi Odalarının Rolü’ konusunda katılımcılara bilgiler verdi.
YORUMLAR