Atatürk, Bella Bartok, müzik ve Adana
Esra ÖZDEN

Esra ÖZDEN

[email protected]

Atatürk, Bella Bartok, müzik ve Adana

25 Nisan 2025 - 17:05

İçerisinde yer aldığım Portakal Çiçeği Kültür ve Sanat Platformu, Uluslararası Portakal Çiçeği Karnavalı’nda ‘Adana’nın Değerleri’ sergi ve söyleşi etkinlikleri yaptı. Platform Başkanı Ahmet Karataş ve değerli ekip arkadaşları ile Adana’ya değer katanları öne çıkarmak amacıyla tamamen gönüllü olarak gerçekleştirilen sergiler ve paneller kapsamında bir panelin moderatörlüğünü üstlendim.

‘Türk Müziği ve Atatürk/Bella Bartok Üzerinden Çukurova’ya Bakmak’ başlıklı panelde, musikimize birçok anlamda değer katmış, 150’yi aşan Türkü derlemiş, TRT’de çeşitli görevler üstlenmiş, 82 yaşındaki delikanlı Erkan Sürmen’i konuk ettik. Kendisi, Atatürk’ün müziğe dair düşüncelerini, yaptıklarını anlatmakla kalmadı. Atamızın bizzat kendi sesinden ‘Selanik Türküsü’nü dinletti.

Dünyaca ünlü musiki bilim insanı Bela Bartok’a Atatürk, Torosları ve Çukurova’yı adres gösterdi. Çünkü, Toroslar ve Çukurova, Yörükleri, Türkmenleriyle, Karacaoğlanı, Dadaloğluyla Türk müziğinin en duru muhafaza edilmiş mekanlarıydı. Bartok’un Osmaniye’de çalışmaları sırasında ses kaydı yaptığı Ali Bekiroğlu Bekir’in yeğenlerinden ve aynı zamanda restorasyon ve mimari çalışmalardan kendisini tanıdığımız Murat Ulaş’ın hikayesini ve güzel sesinden ezgilerini dinledik.

Bir diğer panelistimiz, Çukurova Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanımız, değerli hocamız Prof. Dr. Muzaffer Sümbül’dü.  Bellek, kültür, kimlik, etnografya alanlarında çalışmaları bulunan ‘Halk Bilimci’ hocamızdan Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren kültür politikaları ve bunun sonucunda doğan müzik ve dansın gelişimi konusunda çok değerli bilgiler edindik.

Panelde dahi bir askerin, deha bir uluslararası ilişkiler uzmanının, bir ekonomistin, bir arkeoloğun, bir kitap kurdunun, bir kahramanın Türk müziği alanındaki inanılmaz vizyonunu irdeledik. Atatürk, musikiyi çok seviyordu. Klasik Batı müziğinden Beethoven, Mozart dinliyordu. Operaya ilgisi vardı ama Türk Halk Müziğini de çok seviyordu. Zeybek oynuyordu. Manastır Türküsü mırıldanıyordu. Atatürk, müziği çağdaş Türkiye’nin dönüşüm enstrümanlarından biri olarak görüyordu. Cumhuriyet’in ilan edilmesinin henüz birinci yıl dönümü kutlamaları yapılmamıştı. 1924 yılında Musiki Muallim Mektebi açtırdı. Hedefinde bilinçli müzik öğretmenleri yetiştirmek ve her birini Anadolu’nun farklı şehirlerine bir an önce göndermek istiyordu. Nitekim bu alanda atılımlar peş peşe geldi. 1934’te Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı bir konuşmasında “Türk milleti güzel sanatlarda özellikle musiki alanında evrensel medeniyet seviyesinin üstüne çıkacaktır” demişti. 1936’da Ankara Devlet Konservatuvarı kuruldu.

Üç kıymetli konuğumla müzik ve Atatürk ilişkisi ile Çukurova topraklarının bu konudaki önemini Karnaval için Adana’ya gelen misafirler ve Adanalılarla paylaşmış olduk.

Panelimizin açılışında Adana Büyükşehir Belediye Konservatuvarı Halk Oyunları Bölüm Başkanı Vahit Emre Gül ve ekip arkadaşlarının Adana ezgileriyle dans gösterisi de muhteşemdi.

Pandemiyle gelen girişimcilik

Uzun yıllar fuarcılık sektöründe çalıştı.

Profesyonel yöneticiliğine nokta koyduğunda TÜYAP Adana Bölge Müdürü’ydü.

Hepimizin eve kapandığı pandemi günleriydi…

Sıkıntıyı biraz olsun dağıtmak için eşiyle birlikte şarap ve peynir tabağı hazırlıyorlardı.

Şaraplık üzüm çeşitlerine, şişe-kadeh modellerine, Anadolu’daki peynir coğrafyasına odaklandılar.

Akademisyen eşiyle şarap ve peynire dair her gün yeni bir şey öğreniyorlardı.

İkisi bir saydıklarında şaraplık ancak 5 üzüm çeşidi sayabiliyorlardı.

Oysa, Anadolu’da 256 farklı üzüm çeşidi yetişiyordu.

Türkiye, dünyada üzümün en fazla yetiştirildiği 6’ıncı ülkeydi.

Ama, aynı ülke dünya şarap üretiminde ilk 20’de bile değildi.

Şarap ve peynir…

Sadece rakamlarla anlatılabilecek iki ürün değildi. Her bir çeşidinin bir hikayesi, felsefesi vardı.

Şarap ve üzüme dair ne bulurlarsa okudular. Yetinmediler, bu alanda uluslararası akreditasyonu bulunan eğitim kuruluşlarından eğitimler aldılar, sertifika için zorlu sınavlara girip başarılı oldular.

Pandemi bitmişti. Evlerinde ağırladıkları misafirlere sundukları farklı markalardan getirttikleri şaraplar ile farklı bölgelerden temin ettikleri peynirler büyük beğeni kazanıyordu.

İşte Salih Gökmen’in girişimcilik öyküsü işte böyle başladı.

“Madem misafirlerimiz çok beğendi, bu lezzeti herkese sunmalıyım” diyen Gökmen, profesyonel yöneticiliğinden istifa ederek 01 Burda AVM’de ‘Gusto Wine&Cheese’ yi açtı.

Mekân henüz bir yılını doldurmadı ancak AVM’nin en prestijli yerlerinden biri olmayı başardı.

Önceki gün Salih Gökmen’i Gusto Wine&Cheese’te ziyaret ettim.

Güzel dizayn edilmiş harika bir atmosfer.

Yüzde 95’i yerli, Anadolu’nun hemen her bölgesinde yetişen üzümlerden elde edilmiş kırmızı, beyaz ve rose 17 markanın 120 farklı şarapları…

Küflendirilmişten kaşara, tulumdan beyaza onlarca çeşit harika lezzette peynirler…

Tadına doyum olmayacak ravioliler, brusketler…

Gökmen, Gusto Wine&Cheese’in Türkiye’deki benzerlerinden farkını etkinliklerle ortaya koyacaklarını söyledi. Örneğin, Gusto Wine&Cheese’de 22 Nisan’da Fransa Gecesi olacak.

En güzel Fransızca şarkıları dinlerken şarap, peynir ve farklı lezzetler deneyimlemek güzel bir fikir olabilir.

Gökmen, şarap ve peynir konusunun deniz derya olduğuyla başlamıştı sohbetine… Uzun, çok keyifli bir sohbet oldu.

Adana Kebabı ile hangi kırmızı şarap içilir?

Humus hangi beyaz şarabı ister?

İçli köfte rose ile yenirse ne olur?

Bunların da yanıtını aldım ama bir başka yazımda, belki deneyimledikten sonra yazabilirim.

Dr. Hasan Boğa, Kenan Şele ve müzik

Adana’nın Değerleri’ sergiler dizimiz bir konserle kapattık. Müzik alanında Adana’nın yetiştirdiği iki değerli ismi dinledik.

Biri, Türk Halk Müziği’ne besteleri, derlemeleri ve yetiştirdiği öğrencileriyle hizmet veren Kenan Şele, diğeri birçoğumuzun yakından tanıdığı, kalplerimize streskop ve ud ile aynı anda dokunabilen çok özel bir doktor, sevgili Hasan Boğa’ydı.

Bir operadaydık sanki. İki güçlü tenor dinledik adeta. Türk Halk Müziği’nden Türk Sanat Müziğine hatta Arabesk’e onlarca güzel eser, iki duayenin dudaklarından yükseldi. Konseri izleyenler neredeyse tüm eserlere eşlik etti.

Bu konserden iki gün önce ‘Türk Müziği ve Atatürk’ başlıklı bir söyleşinin moderatörlüğünü yapmıştım. Cumhuriyetimizin kurucusu, önderimiz Atatürk’ün Türk Müziği için yaptıklarını hatırladım.

Dr. Hasan Boğa’yı ve müzik duayeni Kenan Şele eserlerini icra ederken Atatürk’ün musikiyle ilgili sözlerini anımsadım: “Hayatta müzik lazım değildir. Çünkü hayat müziktir. Müzik ile ilgisi olmayan varlık insan değildir. Eğer söz konusu olan hayat, insan hayatı ise müzik mutlaka vardır. Müziksiz hayat zaten mevcut olamaz”

İlkokulda bizi yetiştiren öğretmenlerimizi hatırladım. Hepsi Cumhuriyet öğretmeniydi. Bize bir taraftan Batı müziğini diğer taraftan ezgilerimizi öğrettiler. Piyano, mandolin, kemal çaldığımı hatırlıyorum.

Özetle şunu düşündüm. Atatürk, milletinin refah içerisinde yaşamasını istediği için bir taraftan ekonomik reformlar yaparken diğer taraftan ülkesinde yaşayanların sanatla, musikiyle keyifli bir yaşam sürmesini istemiş.

O yüzden, Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllarda yurt dışından ünlü müzik adamları davet edilmiş, konservatuvar kurulmuş. Müzik öğretmenleri yetişmiş. Bu altyapı da bize Suna Kan, İdil Biret, Sezen Aksu, Neşet Ertaş, Zülfü Livaneli, Barış Manço, Sertap Erener ve Tarkan gibi değerler kazandırmış.

Güzel bir konserde bizlerle olan tüm davetlilere olduğu gibi ev sahipliğiyle Seyhan Belediye Başkanı Oya Tekin’e, Portakal Çiçeği Karnavalı Koordinatörü İlhami Günsel’e, Portakal Çiçeği Kültür Sanat Platformu üyesi arkadaşlarıma ve ‘Adana’nın Değerleri’ sergiler dizisinde Adana musikisinin zenginliğini ön plana çıkarmayı başaran ve bu konserin organizasyonunda büyük emeği olan İsmail Görkem’e teşekkür ediyorum.

Çağ Üniversitesi’nde yeni dönem

Prof. Dr. Murat Koç, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 10 Nisan 2025 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan atama kararı ile Çağ Üniversitesi Rektörlüğüne atandı.

Değerli hocamı Adana İl Jandarma Komutanlığı görevinde tanıdım.

Çukurova sevdalısı. Bu bölgenin stratejik öneminin ve değerinin farkında.

Birçok kurum ve medya kuruluşu onun uluslararası siyaset, güvenlik ve terör alanındaki uzmanlığından yararlanıyor. Akademik kariyeri boyunca ulusal hakemli dergilerde yayınlanmış önemli çalışmaları ve bilimsel toplantılarda sunulmuş bildirileri var.

Prof. Dr. Koç’un Rektörlüğüyle Çağ Üniversitesi yeni bir döneme giriyor. Bu dönemin farklı, daha dinamik, daha başarılı olacağına eminim. Hayırlı olmasını diliyorum.

Biçer’in imza günü

Felaketi birlikte yaşadık. Çok kayıp verdik çok acı çektik. Ama birileri o felaketten anlamlı bir roman çıkardı. Biçer’in Adana Ziyapaşa Özsüt’teki ikinci romanı ‘Renkli Uçurtmalar Kampı’ için düzenlediği imza gününe katıldım. Romanı okumaya başladım. Acının, dayanışmanın ve insan olmanın izlerini sürüyorum.

 

Bu yazı 37 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar