Geçtiğimiz günlerde Mersin’de
gerçekleştirilen Bilişim Zirvesi’nde konuşmacıydım. BT Vizyon tarafından
gerçekleştirilen etkinliğe Mersin Üniversitesi’nden gençlerin yoğun ilgisi beni
mutlu etti. Burada yaptığım konuşmamın bazı bölümlerini paylaşmak istiyorum:
Bu etkinlikte benden istenen,
girişimcilik ekosisteminde teknoloji, bilişim ilişkisine dair bir şeyler
söylemek, bu çerçevede bizlerin ne yaptığını sizlere aktarmak…
Önce girişimcilik ekosistemi üzerinde
durmamız gerekiyor.
Nedir bu girişimcilik ekosistemi?
Son dönemde çok konuşuluyor… Oysa hep
vardı…
‘Girişimcilik ekosistemi’ni ben iş
dünyası sahnesinde yer alan ya da almak isteyen aktörlerin birbiriyle
etkileşimi ve ‘çevre koşulları’ olarak tanımlıyorum. Yapabildiğim en kısa ve
anlaşılır tanım bu.
Bu ‘çevre koşulları’ 300 yıl önce
nasıldı?
İnsanlar ihtiyaçlarını tarlasından,
yetiştirdiği hayvanlardan kendisi karşılıyordu. İşletmeler çok küçüktü.
Zanaatkârlar vardı.
Bugün ne var?
Küçüklü büyüklü şirketler, dev holdingler,
yeni start-up’lar…
Değişimde önemli faktör teknoloji…
Teknolojinin sunduğu imkânlar
girişimcilikte yeni organize olma şekillerini ortaya çıkardı.
İnternet… İnternet siteleri… Online
alışveriş platformları… Canlı iletişim şekilleri…
Yetmedi… Nesnelerin interneti, yapay
zekâ ve sayılabilecek onlarca teknolojik trend yepyeni bir ekosistem oluşturdu.
Bugün en küçüğünden en büyüğüne kadar
birçok şirket, ‘Ben bu ekosistemin dışında kalacağım’ diyebilir mi?
Diyemez.
Artık daha fazla bilgiye ve iletişime
ihtiyaç var. Bu iki unsur olmadan adeta var olabilmek mümkün değil.
Bilgi ve iletişimle bir şirket diğerine
hizmet verebiliyor. Birbiriyle ticaret yapabiliyor, hizmet alabiliyor. Know-how
transferi bunlarla oluyor. İşbirliği bu iki olgu ile yapılabiliyor.
Kısa süre önce bilgiye ulaşım bu kadar
kolay ve ucuz değildi.
Artık en değerli şey bilgi de değil,
bilgiye ulaşmak da değil. Bunların hepsi aylık 39,99 lira tutan bir internet
aboneliği ile mümkün. Şu anda en değerli olan şey, bu bilgileri ‘yaratıcı’ ve ‘insanların
ihtiyaçlarına ürün veya hizmet olarak cevap veren’ bir şekilde birleştirebilmek…
Yani sentezleyebilmek.
Bunun en kısa yolundan biri işbirlikleri.
Yepyeni iş modellerinin mümkün olduğu, uçsuz bucaksız açıklık ve fırsatlar olan
bu dünyada şirketlerin veya kendi işini yapan şahısların birbirleriyle girebilecekleri
en verimli ve kârlı etkileşim şekli işbirliği. Bu trendin ne kadar kuvvetli
olduğunu paylaşım ekonomisine örnek bütün şirketler üzerinden görmek mümkün.
Sonuçta, şu gerçeği kabul etmek
zorundayız.
Şirketimiz hangi büyüklükte olursa
olsun, hangi sektörde olursak olalım teknolojiye ve bilişime en yakın ve
sürekli izliyor olma zorunluluğumuz var.
Aday girişimciden mentore, melek yatırımcıdan girişimcilikle ilgili kurumlara kadar sağlıklı bir ekosistemi çalıştırmak için de vazgeçilmezimiz teknoloji ve bilişim.
DURUM
NE?
Tam 100 yıl önce İngilizler İstanbul’u
işgal etmişti. Adana, Kahramanmaraş, Urfa, Gaziantep’te Fransızlar… Antalya’da İtalyanlar,
İzmir’de Yunanlar… Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde verdiğimiz Milli Mücadele
ile onları öyle bir kovduk ki 100 yıldır unutmuyorlar.
İçimizdeki beyinleri bağlı hainleri
kullanarak 15 Temmuz’da darbe girişiminde bulundular, olmadı. Suriye ve Irak
sınırında terör gruplarına bugüne kadar hiçbir ülkeye vermedikleri silahları
verdiler, bize karşı kullansınlar diye; hepsine el koyduk. İnanamadılar… Şimdi,
Türk tahvillerine yönelik ABD kökenli tahvil fonlarından ciddi miktarda alım
yapılıyor.
Uluslararası derecelendirme kuruluşu
Moody’s raporla gözdağı veriyor. Faiz lobisi, ‘döviz artık eski seviyesine
inmez’ diyerek kıs kıs gülüyor. Artık savunma sanayiinde etkin bir Türkiye var.
Kendi savunması için İnsansız Hava Aracı (İHA) var. Bunlara rağmen İHA,
denizaltı, tank, helikopter yapan Türkiye var. Bu satırları yazdığımda
Malezya’da ‘Asya Hava Savunma Sanayi Fuarı’ vardı. Fuarda ürünlerine en fazla
ilgi gösterilen ülkenin Türkiye olduğunu öğrendim.
Özel sektörümüz çok etkin. Genç nüfusumuzun
girişimcileri, inovatif ve katma değeri yüksek üretimlere yöneldi. Tarımdan
sağlığa, ilaçtan petrokimyaya kadar her alanda ithalatı azaltacak adımlar
atıyoruz. Her atak Türkiye’nin büyümesini engellemeye yönelik. Şimdi Türk milleti
başkanlık sistemi ile görev yapacak, ‘Biz arkasındayız’ diyeceği güçlü hükümeti
seçme sürecine girdi. Önümüzdeki 5 yıl Türkiye için çok önemli.
Büyüyeceğiz… Hem de küresel aktörlerin
‘huzursuzluk çıkar, silah sat, sömürge yap’ yöntemiyle değil. Mazlumun yanında
olarak, birliktelikle, hoşgörü ile… İşte, buna çıldırıyorlar. Çok önemli bir 60
güne hazırlanıyoruz. Kimin kazanacağı önemli değil. Güçlü bir hükümete
ihtiyacımız var. Bu süreçte fitne, fesat, spekülasyon ne varsa deneyebilirler.
Bize düşen, demokrasiye sıkı sıkıya sarılarak eşsiz güzellikte bir seçim
sürecini geride bırakmak… |
YORUMLAR