Mart ayı işsizlik rakamlarına bakıyorum. Yüzde 13,1 olarak açıklanan işsizliğin bir de perde arkası var. ‘Geniş Tanımlı İşsizlik’, yani zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan atıl işgücü oranı var ki o da yüzde 25,8’le ifade ediliyor. Bu ürkütücü bir durum. Zira bunun anlamı 4 gencimizden 1’i işsiz. Buna ilave olarak ‘NEET Gençliği’ dediğimiz 15-29 yaş arası ise ne eğitimde ne istihdamda. Bu tabloyu da hesaba kattığınızda oran yüzde 50’ye çıkıyor ki ortada vahim bir durum var.
Bu rakamlar sorunun kolay çözülemeyeceğinin de bir göstergesi. Buna pandemi sürecini de eklersek işlerin daha da zorlaşacağını görmek zor değil. Her fırsatta savunduğum gibi Türkiye önceliğini yenilikçi girişimciler yetiştirmeye vermek zorunda. Ancak bu da bugünden yarına oluşturulabilecek bir durum değil. Bir taraftan yenilikçi girişimci sayımızı artırırken diğer taraftan işsiz gençlerimize yeni ve geniş bir kapıyı ‘Gig Ekonomisi’ ile aralayabiliriz.
Pandemi sürecinde dijital dönüşümün hızlanmasıyla yıllardır ‘freelance’ olarak bildiğimiz ‘serbest çalışma’ yükseliş trendinde. Öyle ki bu kapsamda çalışan oranının artması ‘Gig Ekonomisi’ denilen bir ekonomik büyüklük yarattı. İlk olarak müzik sektöründe ortaya çıkan ‘geçici olarak sahne almak’ anlamına gelen kavram artık bağımsız bir şekilde, geçici işler yapan herkesi kapsayan dev bir alana dönüştü.
Aslında dünyada hepimizin bildiği Uber, Airbnb ve Upwork, Türkiye’den ise Armut ve Bionluk bu sistemi uzun süredir çalıştırıyor. Bir nevi taşeron ekonomisi diye tabir edilen gig’in Amerika’daki hacmi 530 milyar dolara ulaşmış durumda. Bu demektir, kişi yetkinlik kazandığı alanda birkaç kurumda birden çalışabiliyor. Bu çerçevede Linkedin, Marketplace, Microsoft, Facebook ve daha birçok teknoloji şirketi bu alanda çalışmalarını yoğunlaştırdı. GIG çalışanları, şirketlerin kısa süre için yapmaları gereken işleri veya belirli zamanlarda yapılacak projeleri gerçekleştirebilmeleri için ihtiyaç duydukları profesyonellerin yerini alıyor. İşletmeler için ofissizleşmeye doğru gidilen dönemde bu çalışma biçimi Z kuşağının da bağımsız olma motivasyonu da dâhil, yaşam değerleriyle daha çok uyuşuyor ve şirketleri de tam zamanlı istihdam maliyetinden kurtarıyor.
Dünya genelindeki yöneticilerin yaklaşık yüzde 40’ı önümüzdeki 5 yıl içinde şirketlerindeki serbest çalışan sayısının artacağına işaret ediyor. Gig çalışanlar sadece proje bazlı değil, esnek sözleşmelerle iş hayatında önemli yer edinecekler. İnsan kaynakları departmanlarının da bu çalışanlar için yeni prosedürleri ortaya koyması ve buna hazırlık yapması gerekiyor.
Elbette işin mevzuat tarafında hem çalışan hem de işveren için düzenlemelere ihtiyaç bulunuyor. Bu yasal çerçevenin kısa sürede netleşmesi ve Türkiye’nin önemli gücü gençlerini bu çerçevede değerlendirmesi önemli bir fırsat. Yasal düzenleme ve bu modele biraz da zorunlu geçiş, nitelikli gençleri yurtdışına kaçırmadan kendi ülkesinde istihdam edilmesini sağlayabilir. Bu kapsamda hızlı olmak ve çevik davranmak önemli. Gig ekonomisini doğru yönetebilirsek hem ekonomiye hem de istihdama çare olabilir.
Konu, üzerinde çalışmayı ve hızlı davranılmayı hak etmiyor mu?
YORUMLAR