Çukurova Mobilya ve Dekorasyon Fuarı, 12’nci kez kapılarını açtı.
Bu yıl açılış kurdelesini protokolle birlikte kesme imkânı bulduğum fuarı tek kelime ile anlat dense ‘Muhteşem’ der, yorumu tamamlarım.
Ama biraz detay anlatmam, bu başarıda emeği olanları kutlamam şart.
1) Ekonomideki sıkıntıya rağmen 10 bin metrekarelik fuar alanında bir santim boşluk bırakmamak Tüyap Adana satış-pazarlama ekibinin başarısıdır.
2) Fuarda neredeyse her standın özel tasarımla ziyaretçinin önüne çıkmış olması katılımcıların organizasyonu ne kadar çok önemsediğinin göstergesidir.
3) “Ulusal bir mobilya fuarımız olsun” diye yola çıkışımızın 12’nci yılında 30 ülkeden 200 iş insanını Adana’ya getirme başarısı göstermişsek, artık değil ulusal, fuarımız uluslararası niteliği çoktan yakalamıştır.
4) Bu fuar, ‘Bir sektöre en etkin desteği yine sektörün aktörleri sağlar’ tezini güçlendirdi. Türkiye Ağaç İşleri Esnaf ve Sanatkârları Federasyonu Başkanı Ali Rıza Ercan, Adana Marangoz ve Mobilyacılar Odası Başkanı Yalçın Avcı, MOSİAD Başkanı Rüştü Erikci, mobilya sektörünün duayeni ADASO Meclis Üyesi Ahmet Güldiker’in uyum içerisindeki güç birliği böyle güzel bir organizasyonu beraberinde getirmiştir.
5) Adana Valisi Mahmut Demirtaş, Adana Büyükşehir Belediyesi Başkanı Zeydan Karalar, TÜYAP Anadolu Fuarları A.Ş. Genel Müdürü Cihat Alagöz, Adana Ticaret Odası Başkan Yardımcısı Yücel Bayram, ADASO Başkanı Zeki Kıvanç, Adana Ticaret Borsası Başkanı Şahin Bilgiç, Adana Esnaf ve Sanatkârları Odaları Birliği Başkanı Nihat Sözütek, AOSB Başkanı Bekir Sütcü’nün fuar açılışına bizzat katılarak ve stantları tek tek ziyaret ederek ilgi ve misafirperverliklerini göstermeleri son derece önemlidir.
6) Ağırlığı mobilya üretici ve ticaretini yapanlar olmak üzere 40 bin ziyaretçi beklenen fuarda bazı stantları dolaştım. Fuarın ilk günü olmasına rağmen herkes görüşmelerden çok mutlu… Mobilya üreticilerimiz de gerçekten harikalar yaratmışlar. Klasikten moderne mobilyalar muhteşem. Bir ahşap oyma ustasıyla tanıştım. Yaptığı her ürün sanat eseri… Nuri Usta’nın İsa’nın çarmıha gerilme figürünü ahşaba nasıl işlediğini görmenizi isterim. Adana merkezli olduğunu öğrendiğim OAK Ahşap’ın standındaki devasa ahşap at ve dekoratif sehpalara hayran kaldım.
Bize mobilyanın da Türkiye’deki en önemli üssü olduğumuzu hatırlatanlara teşekkür ediyorum.
İyi ki varsınız.
///
ALTIN KOZA’NIN ARDINDAN…
Türk sineması 1960’lı yılların sonuna doğru altın çağını yakaladı. Zira o yıllarda Türkiye, uzun metraj film üretiminde dünya 4’üncüsü olmuştu.
Peki, bu başarının temelinde ne vardı?
O yıllarda üretilen Türk filmlerinin finansmanı önemli ölçüde Çukurova’dan sağlanıyordu. Bereketli topraklardan özellikle pamuk üretiminden kazanılan paranın bir bölümü Türk filmleri için harcanıyordu. Ayrıca güç sadece film yapımcılarının finansman olarak desteklenmesinden, Çukurovalının gişelere olan ilgisinden kaynaklanmıyordu. Bereketli topraklardan çıkan senaryo yazarları, sinema sanatçıları da süreci destekliyor ve sektörü güçlendiriyordu.
O yüzden sinema için bundan tam 50 yıl önce Adana’da gerçekleştirilecek festivale pamuğun koruyucusu ‘Altın Koza’ adı verildi. Yani Adana’nın Türk sineması tarihinde diğer tüm kentlerden farkı, üstünlüğü vardır.
Önceki gün, 26’ncısı bu yıl gerçekleştirilen Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nin ödül törenine gittim. Bu yazıyı da törenin hemen sonrasında kaleme aldım.
1) 50 yılda 26’ncı kez yapılabilen bir festivalden söz ediyoruz. Dolayısıyla her yıl gerçekleştiremediğimiz bir etkinliği Adana Büyükşehir Belediyesi’nin zor şartlardaki bütçesine rağmen yapmış olmak önemli başarıdır.
2) Festivalin ismine tekrar ‘Altın Koza’ ibaresinin kazandırılması prestiji artırması bakımından önemlidir, iyi olmuştur.
3) Adana Büyükşehir Belediyesi Başkanı Zeydan Karalar, liyakate ne kadar önem verdiğini göstermiş, Altın Koza A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı olarak Adanalı değerli sinema sanatçısı Menderes Samancılar’ı seçtirmiş, yönetim kurulu üyelikleri de dâhil çok doğru isimlerin bu oluşumda yer almasının önünü açmıştır.
4) Festival tarafından ‘Yaşam Boyu Onur Ödülleri’ne layık görülen iki isim, müzisyen Zuhal Olcay ve yazar Zülfü Livaneli, başta Adana’nın olmak üzere Türkiye’nin çağdaş yüzünün dünyaya gösterilmesi çerçevesinde hepimizin yüzünü ağartan seçim olmuştur.
Bir de ‘Bunları yapsaydık daha güzel olurdu’ diyeceklerim var:
1) Adana için çok önemli bu festival ile kent arasındaki köprüyü güçlendirmemiz şart. Bu güzel organizasyonda kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları, özel şirketler Adana Büyükşehir Belediyesi’ni yalnız bırakmamalı.
2) Kentte ve bölgede bu festival daha etkin duyurulmalı. Halk açık film gösterimleri ilçelerde daha da yaygınlaştırılmalı.
Gelelim bu yılın ödül töreni gecesinde ‘Keşke olmasaydı’ dediklerime:
1) Gecede ödül alan filmlerle ilgili fragmanlar gösterildi. Ancak ‘Ulusal Öğrenci Filmleri’ yarışmasındaki kategorilerin hiçbirinde izleyenler fragman görmedi. Gençleri teşvik etme çerçevesinde ödül aldıkları filmlerinden kısa kesitler gösterilebilir, emeklerine saygı duyulduğu hissettirilebilirdi.
2) Ödül gecesinin konukları LCV yaptırmalarına rağmen koltuklarını dakikalarca aramak zorunda kaldı. Yaşanan kargaşa ‘uluslararası’ bir etkinliğe yakışmadı.
3) Ödüller arasında ‘Bahçeşehir Koleji’ diye bir kategori konmuş. Bu değerli eğitim kurumumuza sözüm yok. Elbette bu organizasyonun sponsorları olmalı. Ama bir kategorinin sponsor adına verilmesi yaklaşımı doğru değil. Yarın başka bir kurum veya şirketlerin de bu yönde talebi olur. Bu uygulamaya son verilmeli ve festivalin ağırlığına ve saygınlığına zarar verilmemeli.
4) Ödül töreni bitimi güzel bir konserle taçlandırılmıştı. Fakat bir türlü bitmek bilmeyen fotoğraf çektirme seremonisi, protokolün konseri dinlemeden çıkması gerçekten olmadı. Değerli sanatçı Dilek Türkan’a bir özür borcumuz olduğunu düşünüyorum.
Her şeye rağmen, ‘Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nin gerçekleşmesine katkı sağlayan herkese çok teşekkür ediyorum.
İyi ki varsınız. Adana’nın sinema alanında da ne kadar güçlü bir kent olduğunu dünyaya gösterdiğiniz için…
YORUMLAR