Türkiye’nin ilk 100 büyük
sanayi kuruluşu arasında yer alan Sasa Polyester Sanayi A.Ş.’yi 1966 yılında
Sabancı Ailesi kurdu.
Adana’nın en büyük sanayi
kuruluşu olan Sasa, başta tekstil sektörünün ihtiyaç duyduğu polyesterin,
elyafın ve birçok kimyasalın dev üreticisi. Halka açık bu şirketin Sabancı
Holding’e ait hisseleri yaklaşık 4 yıl önce Gaziantepli Erdemoğlu Holding
tarafından satın alındı.
Bir ekonomi yayını yöneticisi
olarak merak içerisindeydim. Sasa, nasıl bir yol izleyecekti? Zira Türkiye’nin
bu güzide değerinin daha da büyümesi hepimizin arzusuydu. Bünyesinde Merinos,
Dinarsu, Padişah gibi halı markalarını bulunduran Erdemoğlu Holding, yüzde
84,80’e ulaşan hâkim hissesiyle gözbebeğimiz Sasa’yı nereye taşıyacaktı?
Holding yöneticileri Sasa’yı
büyütme ve yeni yatırımlar ekleme kararı aldığında sevindik. Bugün Sasa, ar-ge’sinde
yeni ürün çalışmaları yapıyor, kapasite artırımına yönelik yatırımlarını hızla
sürdürüyor.
Geçtiğimiz hafta ortağım Mehmet Uluğtürkan’la birlikte Sasa Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Dr. Mehmet Şeker’le sohbet ettik.
Dr. Şeker, gerçekten çok
yönlü bir yönetici… Bunda elbette daha önceden aldığı görevlerin etkisi var.
Öncelikle kendisi bir Gaziantepli… Bu şehirden olmanın üretimi seven olduğunu zaten
biliyoruz. İkincisi, kendisi bir tıp
doktoru… Hem de Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi mezunu. Yani Adana’yı
yakından tanıyor. Birçok sivil toplum kuruluşunda görev almış. 24’üncü Dönem
Gaziantep Milletvekili… Bu görevi süresince çalıştığı komisyonlardan biri
güvenlik ve istihbarat… Yaptıklarına baktığınızda dolu dolu bir milletvekilliği
dönemi var.
Şu an Türkiye’nin 100 büyük
sanayi kuruluşu arasında yer alan Sasa’yı yönetirken elbette deneyimlerinden
yararlanıyor. Ama yönetici adaylarına öneri sunmayı ihmal etmiyor:
“Çok okuyun. Ama
okuduklarınız sadece ilgi alanınız ya da sektörünüzle ilgili olmasın. Her
alanda bir şeyler okumaya özen gösterin. Spor yapın. Yapamıyorsanız yapanlara
imkân sağlayıp ilgi gösterin. Sanata uzak durmayın. Bu size zarafet
kazandırır.”
Sasa Genel Müdürü Dr. Mehmet
Şeker’i genç girişimcilerle bir araya getirecek etkinliğimizi ajandasına not
ettirip yanından ayrıldık.
Gerçekten hem keyifli hem yeni bir şeyler aldığımız bir sohbet oldu. Kendisini izlemeye devam edeceğim.
Patronu olacağınız işin önce çalışanı olun
Genç işadamı Fatih Sarı,
Adana’da yeni açılan bir pastaneyi anlattı. Ürün çeşitliğini, lezzeti
anlatırken “Buradan pasta alabilmek için sıra bekledim” deyince duraksadım. Bir
pastane müşterisine sıra bekletecek kadar bir iş çıkarmışsa girişimcisiyle
tanışmam gerek diye düşündüm.
Süleyman Demirel Bulvarı’nın
ara sokağındaki yere gittim. Kapıda güler yüzle karşılayan biri ‘portakallı kurabiye’
ikram ederek hoş geldiniz dedi. Kalabalık arasında işletme sahibiyle tanışmak
istediğimi söyledim.
Biraz sonra genç bir
girişimci karşımdaydı. Yeşil Fırın Pastanesi’nin sahibi Faruk Korkmaz’la
oturduk ve başladık sohbete…
Sıcacık dereotlu, labne
peynirli, cevizli poğaçalar masamıza geldi. Tatlı, tuzlu, meyveli rengârenk
kurabiyeler, pastalar da yanındaydı. Güzel, şirin görüntüyü anlatabilirim; ama
lezzeti hangi kelimelerle anlatabileceğimi bilmiyorum.
Arı kovanını andıran
pastaneyi ne zaman açtıklarını ve kaç kişi çalıştığını sordum.
‘Faruk Usta’ (Oradakiler böyle hitap ediyor), henüz 3 yıl olmadığını ve istihdamlarının 60 kişiye ulaştığını söyledi. “Nasıl geldi bu başarı?” dedim ve dinledim.
Faruk Korkmaz, hep marka
pastanelerde çalışmış. İmalathanede çıraklık, kalfalık, ustalık derken kendi
işini kurmaya karar vermiş. “Çalıştığım marka pastanelerde gördüğüm birkaç
eksiklikten yola çıktım” deyince merak ettim, anlattı:
“Birincisi, pasta, özel
günlerin ihtiyacı… Dolayısıyla özel günün ürünleri özel olmalı. Yani
standartlar aşılmalı. Çeşit çoğaltılmalı. İkincisi, bu sektörde maliyet ila
satış rakamı arası hayli açık… ‘Yeşil Fırın’ı kuracağım. Benden pasta alanlar
‘Evet bu pasta verdiğim bu parayı hak ediyor’ dedirteceğim’ demiştim. Üçüncüsü,
her gün kendimizi geliştireceğiz diye söz verdim kendi kendime. Bu, ya yeni
ürün olacak ya da pastamızı müşterimize sunuş şeklimizde olacak demiştim.
Bunları yaptık. Adanalı da bizi ve lezzetlerimizi çabucak sevdi.”
‘Yeşil Fırın’ girişiminden
çıkarılacak ana fikir: Patronu olacağın işin önce çırağı ol. En iyi yapan
yerlerde işçi olarak başla. Hemen büyük kazanç peşinde olma, müşterini aldatma.
Her gün işletmeni ve kendini geliştirdiğini test et.
YORUMLAR