ABD Başkanı Donald Trump, açıklamalarıyla ‘Ticaret Savaşları’nı başlattı. Dünyada bir dönem küreselleşme, bütünleşme rüzgârı esmişti. Şimdi tam tersine ayrışma, ülkelerin ve birliklerin birbiriyle kutuplaşma kasırgası başlıyor. Bu durumun ilk yaptırımı ambargolar olacak. Ambargolar ekonominin en zor enstrümanı. Satış yapacağınız ülke kısıtlanıyor. Az gelişmiş ülkelerin nereden ithalat yapabileceği sınırlandırılabiliyor. Gelişmekte olan ülkelere teknoloji satışı durduruluyor. Önemli ara mamul ve hammaddelere ulaşımları zorlaştırılabiliyor.
BU SEVİYE İLE YÜKSEK
TEKNOLOJİ OLMAZ
Gelişmekte
olan ülkeler arasında yer alan Türkiye, başlayan ticaret savaşları çerçevesinde
oldukça zorlanacak, ihracat pazarları açısından sekteye uğrayacak. Başta
savunma sanayii ve bilişim olmak üzere özellikle teknoloji yoğun alanlarda
tedarikte zorlanılacak. Yani hem kendi ihtiyaçlarımızı giderme hem de ihracatta
hayli zorlanacağımız yeni bir dönem bizi bekliyor. Mevcutta yüksek teknoloji
ihraç eden 190 ülke arasında 102’nci sıradayız. İhracatımızın yaklaşık yüzde
4’ü yüksek teknoloji ürünü… Bu yeni durumun belki de tek iyi yanı yerli ve
milli üretime geçişin hızlanacak olması.
Ancak
yüksek teknolojide yerli ve milli üretim kolay değil. Bunun için;
- Eğitimli
ve nitelikli işgücümüz olacak.
- Yaptığı
çalışmalar tez sayfalarından gerçek hayata geçmiş akademisyenlerimiz olacak.
- Eğitimli,
mentorlu, finansa kolay ulaşabilen girişimcilerimiz olacak.
- Düşük
faizle borçlanabilen özel sektörümüz olacak.
- Hukukun
üstün olduğu, güvenilir, demokratik bir ülkemiz olacak.
- Yerelden
ulusala etkin, hızlı, girişimcinin önünü açan bir yönetim sistemimiz
olacak.
Dikkatinizi çekmiştir. ‘Olacaklar’ listemizin neredeyse tamamında iyi eğitilmiş bireylere ihtiyaç var. Yani Türkiye, katma değeri yüksek, teknolojik ürünü eğitim seviyesi yüksek kesimle hayata geçirebilecek. Yeniliği, icadı, markayı eğitim ortalaması yüksek bir ulusla hayata geçirebileceğiz.
İÇLER ACISI TABLO
İyi
de, eğitimde neredeyiz?
Önceki
gün Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) sonuçları açıklandı. Sınava katılan
üniversite adaylarının başarı grafiği içler acısı.
Bu
yıl lise mezunu çocuklarımız 40 matematik sorusundan ancak 5,6’sını, fen
bilimlerinden 20 sorunun 2,8’ini doğru yanıtlayabilmişler. Bu istatistikle
geleceğimiz çerçevesinde bilim üretebilmek, teknoloji geliştirebilmek, inovatif
girişimci olabilmek, dünya ile rekabet çok zor.
Öğrencilerimiz
bu durumda da öğretmenlerimiz nasıl?
Yine
önceki gün ÖSYM, ‘Öğretmenlik Alan Bilgisi Testi’ sonuçlarını açıkladı. Fen
bilimleri ve teknoloji öğretmenlerimiz kendi branşlarında sorulan 50 sorunun
11’ine doğru cevap verebildiler. Kimya öğretmenleri kendi branşlarındaki 50
sorunun 14’ünü, fizikçiler 16’sını, matematikçiler 11’ine doğru cevap
verebildiler.
Hem öğrenci hem öğretmen penceresinden bakıldığında eğitimde vahim bir tabloya sahibiz. Defalarca bakanların ve yöntemlerin değiştirildiği eğitim sistemimizdeki başarısızlığı herkes kabul etti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan belki de bu gerçeği görerek radikal bir adım attı. Eğitimin özel sektör temsilcisi, akademisyen ve çok farklı özelliklere sahip bir ismi, yani Prof. Dr. Ziya Selçuk’u başkanlık sistemi kabinesinin ilk ‘Milli Eğitim Bakanı’ olarak atadı.
PROF. SELÇUK FAKTÖRÜ
TED
Üniversitesi’nin ve Özel Maya Okulları’nın kurucusu, TÜBİTAK Yürütme Komitesi
Üyesi, Türkiye Zekâ Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi, ‘Gelişim Psikolojisi’ yüksek
lisansına sahip, MEB Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı ile teşkilatı yakından
tanıyan bir ismin Milli Eğitim Bakanı olarak göreve başlaması yukarıda saydığım
endişelerimizin giderilmesi çerçevesinde umut oldu.
Selçuk’u
konuk olduğu bir TV programında izledim. Söyledikleri çok önemliydi. “Bakan
olmaya çalışmayacağım, görmeye çalışacağım. Aklımla ve kalbimle görmeye
çalışacağım” diye başladı söze. Dezavantajlı gruplara öncelik verileceğini
belirtti. Yapay zekâ, block-chain mantalitesi, big data yönetimine önem
verileceğini söylemesi uzun yıllardan beri girişimcilik üzerine çalışan biri
olarak en çok beni mutlu etti. “Eğitimimiz ekonomi, demokrasi ve adaletle
ilintili olacak” sözü de bütün anlattıklarının özetiydi.
Selçuk’un
yeni dünya düzenine entegre olabilecek, geleceği yakalayan, öz değerlerimizle
bütünleşen, mutlu ve bilge bir gelecek nesil oluşturmayı hedefleyen
konuşmasından çok etkilendiğimi belirtmeliyim.
Yeni
dönemde istihdamı artırmak ve ekonomiye çarpan etkisi yaratmak istiyorsak,
sistem içine inovatif girişimciliği de enjekte etmeliyiz. Girişimcilik seçmeli
değil, zorunlu dersler arasında yerini almalı. Robotik yazılım ve geleceğin
mesleklerine fütürist bir strateji ile yaklaşarak yeni nesillerde kalıcı
dokunuşlara ihtiyaç var.
Sonuç
olarak, geleceğimizin en hayati alanı eğitimde okulla iş hayatını, bireylerle
yeni dünyanın gerçeklerini, iş hayatıyla öğrenciyi sarıp sarmalayacak bir
ekosistemi hayata geçirmemiz gerekiyor.
Bu
sürece Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ziya Selçuk’la hızlı ve doğru adımlarla
girdik diye düşünüyorum. |
YORUMLAR