ATATÜRK, Cumhuriyet’in
10’uncu yıl kutlamalarının her zamankinden daha büyük bir coşkuyla kutlanmasını
istiyordu.
Yokluklardan doğan ülkede Cumhuriyet’le alınan mesafe dosta düşmana gösterilmeliydi. Hazırlıklar sürüyordu.
Coşkuyu cihana anlatacak en
önemli simge bayraktı ama yeterli bayrak yoktu.
İçişleri Bakanı Şükrü Kaya,
Adana Valisi Mümtaz Bey’e telgraf emri yolladı:
“Şehrinizde bayrak
yapılabilecek kumaş üreten fabrikalardan bedeli karşılığında tedarik
edebildiğiniz kadar kumaşın Ankara’ya sevkini…”
Vali Mümtaz Bey derhal bir
komisyon kurdurdu. Komisyon üyeleri Milli Mensucat Fabrikası’na gitti.
Bayraklık kumaşın metresini
kaça alabileceklerini sordular.
Fabrikanın ortaklarından
Mustafa Özgür, bu soruya çok üzüldü.
Komisyon üyelerine, “Benden
ne istediğinizin farkında mısınız?” diye söze başladı:
“Cumhuriyet’imizin kendi eseri
olan fabrikamız, Cumhuriyetin 10’ncu yılı kutlamaları için gerekli bayrağın
kumaş bedelini talep eder mi? Şu an mevcudumuzdaki tüm bayraklık bezleri hediye
olarak kabul etmeniz bizi bahtiyar eyleyecektir.”
Böylece 10’uncu yıl
coşkusunda yurdun dört bir yanında bayrak olup dalgalanan kumaşlar Milli
Mensucat’tan gitmiş oldu.
Akdeniz Tekstil ve Hammaddeleri
İhracatçıları Birliği’nin (ATHİB), 8’incisini düzenlediği Dokuma Kumaş Tasarım
Yarışması’nın ödül töreni, müze kompleksine dönüştürülen Milli Mensucat Fabrika
arazisinde yapıldı.
Adana Sanayi Odası Başkanı
Zeki Kıvanç, törenin açılış konuşmasını yapıyordu.
Dalmışım. 86 yıl önce tam da
oturduğum yerde Mustafa Özgür’ün komisyon üyelerine verdiği cevap
kulaklarımdaydı.
Sonra yeniden Kıvanç’ın
cümlelerine odaklandım:
“Tekstilde dünyadaki zorlu
rekabet şartlarına rağmen pazar payımızı artırıyoruz. Ülkemize daha fazla katma
değer getirmek için çaba gösteriyoruz. Modayı takip eden değil, artık
belirleyen ülkelerden biriyiz. Taklit eden değil, taklit edilen olma yolunda
ilerliyoruz.”
Mustafa Özgür’le
duygulanıyor, Zeki Kıvanç’la gururlanıyorum.
ATHİB, 8 yıldır Dokuma Kumaş
Tasarım Yarışması organize ediyor.
Amaç, uluslararası arenaya
kendi kumaş tasarımcılarımızı kazandırmak… Geçen 8 yılda 600’e yakın genç
tasarımcı sektörle buluştu.
Bu yarışmanın birincileri
yurtdışında eğitimle ödüllendirildi.
Yarışmanın 10’ar finalisti
dünyaca ünlü Uluslararası Premiere Vision Paris Tekstil Fuarı’na
eğitimcileriyle birlikte götürüldü.
Etkinlik gerçekten görkemli…
Tekstilin devlerine yakışıyor. Farkındalık yaratıyor, adeta sektörün bölgedeki
gücünü sergiliyor.
Bu yıl genç tasarımcılara
bölgemiz tekstil markaları Arseteks Tekstil, Bakırlar Tekstil, Bossa, İskur
İplik, Kıvanç Tekstil, Kimteks Tekstil, Kipaş Mensucat, Meteks Dokuma, Oğuz
Tekstil, Şirikçioğlu Mensucat, Alfateks Tekstil ve Ulusoy Tekstil imkânlarını
seferber etti.
Ödül gecesinde 10 finalistin
birbirinden güzel tasarımlarını Mersin Devlet Opera ve Balesi’nin sanatçıları
eşliğinde izledik. Dans, müzik görülmeye değerdi.
Bossa Yönetim Kurulu Başkanı
İsrafil Uçurum’la konuştum.
“Bu güzel tasarımlar kumaşa
dönüşecek mi? Siz destek verdiğiniz tasarımcının kumaşını seri üretecek
misiniz?” diye sordum.
Uçurum, sektörün duayeni.
Konuya uzak olduğumu bildiği için tane tane anlattı:
“Bu kumaşlar kullanıma, seri
üretime yönelik olmaz. Ama ilham alınır. Bu gençler tasarlayacak, biz en
verimli, en katma değeri yüksek kumaşı yapma çabamızı sürdüreceğiz.”
Özel sektörümüz akılcı, hızlı
ve yeniliklere açık. Kamudan da aynısını bekliyoruz ama olmuyor. İleriye
gidilmesi gerekirken, bazen geriye bile gidilebiliyor.
Geriye gidişin örneğini Zeki
Kıvanç konuşmasının bir bölümünde dile getirdi.
Moda tasarımıyla ilgili
bölümlere öğrenciler bugüne kadar yetenek sınavıyla alınıyordu.
Yükseköğretim Kurulu (YÖK),
bu yıl aldığı kararla tasarım bölümlerine yetenek sınavıyla değil, merkezi
yerleştirmeyle öğrenci alınacağını açıkladı. Kıvanç, yaratıcı yeteneklerin
merkezi sınavla ölçülebileceğine inanmadıklarını, YÖK’ün bu kararından
vazgeçmesini istedi.
Vazgeçilir mi sizce? |
YORUMLAR