Sayın Cumhurbaşkanım,
Adana’ya hoş geldiniz.
Bugün etrafınızı saracak
mutlu azınlıktan, partililerinizden, zorunlu orada olanlardan sıyrılabilseniz
öteki Adana’yı görebileceksiniz.
Dalında kalmış limonları,
ağlayan üreticileri görseniz…
Keşke bugün Güney Adana’da
herhangi bir mahalleye uğrayabilseniz. Yolsuz, kanalizasyonsuz, geçinecek bir
işi olmayan, öğünü sadece ekmek olanları ziyaret edebilseniz…
Keşke bugün sizin için
hazırlanmış programdan çıkıp rastgele bir narenciye bahçesine gidebilseniz…
Keşke bugün dağılmış bir
pazarı uzaktan gözlemleyebilseniz… Atık toplayan kimseyle göz göze gelmemek
için başı yerde, hüzünlü anneyi görebilseniz.
Keşke bugün neredeyse her
çöpün başında kâğıt toplayan çocukla iki satır sohbet edebilseniz.
Hamaset yapmıyorum. Amacım
muhalif olmak da değil.
Keşke bugün etrafınızdaki
lüks arabaları, iş takipçilerini, makamlarını sağlam tutma çabasındaki
bürokratları atlatabilseniz ve çocuklarıyla Adana Lezzet Festivali’ni saatlerce
dolaşıp da 35 liraya bir kebap dürümü alamadan çıkan babanın hüznünü
yaşayabilseniz.
Sayın Cumhurbaşkanım,
İddiam şudur ki hükümet
gerekli düzenlemeleri yapsa, yatırımların önünü açsa Adana, tüm Türkiye’nin
gıda ihtiyacını karşılar.
Ama gelin görün ki Seyhan ve
Ceyhan ırmaklarının ortasından geçtiği, dünyanın en verimli topraklarının
tamamı hâlâ sulanamıyor. Topraklar vahşi sulama yöntemiyle sulanıyor. Kapalı
sistem sulama yatırımları sadece kâğıt üzerinde kalan projelerde. Yıllardır
‘yapılacak-edilecek’ten öte adım yok.
Hatırlarsınız. Siz
söylemiştiniz. “Türkiye kaliteli sebze meyveyi kamunun kurduracağı dev
seralarla karşılayacak. Böylece enflasyon canavarına darbe vurulacak”
demiştiniz. Yıllar önce Sera A.Ş. yetkilileri geldi, keşif yapıp gittiler. Yani
gidiş o gidiş.
Başbakan olduğunuz ilk
haftayı hatırladınız mı, Sayın Cumhurbaşkanım?
“Turizm, sadece Ege
kıyılarıyla olmaz. Doğu Akdeniz havzasının güzelliğini bozmadan tesisler
kazanacağız. İşe, Tarsus Kazanlı Turizm Bölgesi’nin altyapısıyla başlayacağız”
demiştiniz.
20 yıl geçti. Kazanlı’ya bir
tek otel yapan olmadı. Adana’nın deniz yüzü Karataş’ı bir görseniz içiniz acır.
Göz göre göre kaçan turizm gelirlerine hayıflanırsınız.
Sayın Cumhurbaşkanım,
Adana’da ne havaalanı ‘havaalanı’
gibi. Ne otogar ‘otogar’ gibi. Ne hal kompleksi ‘hal’ gibi. Bir metro hançeri
soktular şehrin bağrına. Çıkmadığı gibi borcuyla içeride kıvrılan bir bıçak
oldu. Trafik, İstanbul’dakini aratmıyor. Şehircilik desen ağaçsız, yeşilsiz
beton yığını.
Kanodan yelkene kadar dünyanın
tüm su spor kulüplerine kamp yaptırabilecek baraj gölümüz var. Her gün
etrafında mangal yapıp seyrediyoruz.
Halimiz bildiğiniz gibi,
hatta size sunulan tablo gibi değil, Sayın Cumhurbaşkanım.
YORUMLAR