Bir önceki yazımda Adana Ticaret Odası’nın (ATO) her ay yayınladığı istatistiklere dayanarak Adana ekonomisindeki sıkıntıya dikkat çekmiştim. Şehrin azalan ihracatına, organize sanayi bölgesindeki düşen elektrik ve doğalgaz tüketimine, karşılıksız çek ve protesto olan senet sayısındaki artışa, konut satışlarındaki düşüşe bakıp Adana’nın yaşanan ekonomik sıkıntıyı Türkiye ortalamasından daha yoğun yaşadığına dikkat çekmiş, vakit kaybetmeden bir kriz masası kurularak önlem alınması gerektiğini yazmıştım.
Yazıma çok sayıda tepki aldım. Artık “Kral çıplak” demenin vaktinin geldiğini, bu yazının Adana ekonomisinin içerisinde bulunduğu durumu gözler önüne serdiğini söyleyenler oldu. Hatta gerçek durumun ATO’nun rakamlarından daha vahim olduğunu belirtip, “Umarız çizdiğiniz bu tablo şehri yönetenler ve Ankara için uyarı görevi görür. Türkiye’ye daha fazla değer kazandırabilecek bir şehir, ekonomik sıkıntıyı diğer şehirlerden daha yoğun yaşıyor. Önlem alınmalı” yazanlar oldu.
Oysa yazım bir değerlendirme içermiyordu. Sadece rakamları vermiştim. Sıkıntıya çözüm önerilerim arasında “Kriz masası kurulmalı” da vardı.
Adana Sanayi Odası eski başkanlarından bir dönem birlikte çalışma imkânı bulduğum Ümit Özgümüş aradı.
“Bakıyorum, jiletçiler arasına sen de katılmışsın” diye söze başladı. Onun ‘Jiletçiler’ ifadesini biliyordum. Müslüm Baba dinleyip ‘Öldük-battık-bittik’ diyenler için kullandığı kelimeydi.
Özgümüş, hangi dönem ve hangi şartlarda olursa olsun, “Adana bitti” diyenler için ‘jiletçiler’ tabirini kullanırdı. Yazılarımı takip edenler bilir. Adana için hiçbir zaman jiletçiler arasında yer almadım. Bu şehrin gücüne, potansiyeline hep inandım. Şehrin bittiğini-öldüğünü de hiçbir zaman savunmadım.
Özgümüş’e bu kez durumun farklı olduğunu anlattım. Adana’nın rakamlarındaki kötü gidişat oranının Türkiye ortalamasının üzerinde seyrettiğini tablolarla izaha çalıştım. İkna olmadı. Yazımın kent ekonomisine daha da zarar vereceğini söyledi.
Bana, “Adana’nın meslek odası başkanı, yerel yöneticileri, ekonomi gazetecileri kentlerinde işlerin yolunda gitmediğini söylüyor. Diyelim ki sen Halkbank Genel Müdürüsün. Nasıl bir talimat verirsin? ‘Bu sıra Adana’dan uzak durun. Kredi taleplerini askıya alın. Başka şehirlere yönelin’ demez misin?” diye sordu.
Özgümüş’ün bu savının 20 yıl önce geçerliliği vardı. Olduğundan daha iyi görünmeye çalışan,’Uçuyoruz-büyüyoruz-kaçıyoruz’ diyen şehirler dikkat çekmeyi başardı. Ekonomi aktörlerinden daha çok ilgi gördüler, daha çok kredi kullanarak büyümeyi başardılar.
Ama şimdi durum çok farklı… Artık tek tuşla değil şehirler, değil şirketler, bireylerin ekonomik durumu öğrenilebiliyor. Yani “Biz çok iyiyiz” demek de, “Batıyoruz” diye feryat etmek de artık pek fazla etki yaratmıyor.
Ümit Özgümüş, Adana ekonomisi için ‘Kriz Masası’ önerimi de eleştirdi. “Keşke ‘Vizyon Masası’ önerseydin” dedi. Haklı buldum.
Özetle, Adana hâlâ Türkiye’nin ekonomisi en büyük şehirlerinden biri. Potansiyeli en az 70 kentten daha büyük. Ancak bu potansiyel, şehri arzu edilen hedefe ulaştıramıyor.
Özgümüş düzeltmesiyle ‘Vizyon Masası’nda ısrarlıyız. Bu şehrin ve bölgenin yeni atılımlara, inovatif girişimlere, heyecan yaratacak projelere acil ihtiyacı var.
Refleks Gazetesi olarak ‘Vizyon Masası’ kurma hazırlıklarına başladığımızı da müjdeleyeyim.
Bizi okumaya devam edin.
YORUMLAR