Diyelim ki, hayatınızda ticaretle işiniz olmadı.
‘Yapmak zorundasınız. Müşterilerinizin kim olmasını istersiniz?’ diye sorsak…
Eminim ilk sırada ‘Kadınlar’ dersiniz…
Sonra, ‘Çocuklar’ diye devam edersiniz.
‘Müşterim kitap okuyanlar olsun’ der misiniz?
Demezsiniz. Zira, Türkiye’de kitap okuyan sayısı nüfusun yüzde 4’ü.
Bu yüzde 4’ün de yüzde 3’ü Ankara, İstanbul, Muğla, İzmir, Eskişehir ve Çanakkale’de yaşıyor.
Geri kalan yüzde 1’i de 75 vilayetin okuru oluşturuyor.
Şimdi tekrar sorayım:
Adana ve Mersin’de kitapçı mağazası açar mıydınız?
‘Asla’ dediğinizi duydum.
Ama biri açmış.
Üstelik, ilk mağazasını 1988’de Mersin’de, ikinci mağazasını da 1992’de Adana’da.
‘Kitapsan’dan bahsediyorum.
Kütüphanemin birçok kitabını satın aldığım Kitapsan’ın sahibini merak ediyordum.
Kahvesini içmek, bugüne kısmetmiş.
Ergün Söyümez’le sohbet nereli olduğunu sormamla başladı.
İlk şoku da zaten o anda yaşadım.
75 vilayetin yüzde birlik pazarında pay arayan girişimci Kayseriliymiş!
Vardır bir bildiği diyerek üstelemedim.
Bu işi kardeşleriyle birlikte yapıyor.
Kitapsan, 9 mağazaya ulaşmış.
120 kişi istihdam ediyor.
‘Ben de çok isterim, mağazalarımızda sadece kitap satılsın’ diyor ve ekliyor: Kırtasiye ve hobi ürünleri satmıyor olsak, ayakta kalabilmemiz mümkün değil.
Ben, Kitapsan’ın Adana ve Mersin’in en değerli markalarından biri olduğunu düşünüyorum.
Keşke olsa ama olmaz.
Kitap mağazaları unlu mamüller, cep telefonu kılıfçısı, tantunici, şırdancı, kebapçı dükkanlarının sayısına yaklaşamayacak.
O yüzden ben Kitapsan ve kitap satan mağazalarımızın bin yıl yaşamasını ve büyümesini istiyorum.
O yüzden ben çok zorda kalmazsam internetten kitap satın almıyorum.
Milyonlarca kitabın stoklandığı Kitapsan mağazalarında huzur buluyorum.
Siz de öyle yapın.
Yaşatın kitap mağazalarını…
Kitapsan Yönetici Ortağı Ergün Söyümez’e ‘En çok satan’ kitapları da sordum.
O da bir çalışanını çağırıp bu soruyu ona sordu:
“Roman ağırlığı pandemi ve deprem sonrası psikoloji kitaplarına kaydı.
Gelecek kaygısını azaltmaya yönelik içerikli kitaplar, ‘Kişisel Gelişim’ rafları ilgi görüyor.
Bunlarla birlikte tarot, fal, astroloji en çok satanlar arasına girdi.”
Peki ‘Z Kuşağı’ ne okuyor?
Okumuyor. Sosyal medyayla yetiniyor!
‘Mutlaka okuyanları vardır’ diyorum, sıralıyor:
Bu sıra en fazla İkinci Dünya Savaşı, Hitler, İttihat ve Terakki, Enver Paşa kitapları alıyorlar.
Yetişkin ve genç okurların okuduklarını nasıl okumamız gerekiyor?
Azmin resmi!
Çocukken bulduğu her kâğıda resim çiziyordu.
Liseyi bitirir bitirmez, Çukurova Üniversitesi Resim Öğretmenliği sınavına girdi. Kazanamadı.
Mali Müşavir babasının yanında çalışmaya başladı. Aklı resimdeydi.
Çizmeye hep devam etti.
2017’de ilk kişisel sergisini açtı.
2019’da çok riskli bir ameliyat geçirdi.
Resim yaparak iyileşti.
Lise sonrası giremediği Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde ‘Resim İş Öğretmenliği’ bölümünü kazandı. Fakülteyi dereceyle bitirdi.
Yurtiçi ve yurtdışındaki birçok karma sergide resimleri sergilenmeye değer bulundu.
Selçuklu ve Osmanlı sanat tarihine ilgi duydu.
Selçuklu’nun 24 köşeli yıldızını çizmek onu alıp başka mekanlara götürüyordu.
Değerli arkadaşım Ayşe Kenger Bedir’den bahsediyorum.
Ressam Bedir, natürmort eserlerinin yanı sıra kendi oluşturduğu geometrik şekillerle çizdiği resimlerini ‘RADIAN’ adını verdiği sergisine taşıyor.
2 Ocak 2025 Perşembe günü saat 18.00’i heyecanla bekliyorum.
Seyhan Çırçır Sanat Merkezi’ndeki sergiyi ajandama kaydettim.
Yeni yıla şaheserlerle, sanatla girmek güzel olacak.
Seyhan, roman, musiki, Atatürk…
“Seyhan, Adana’nın kalbi”
Böyle diyor Seyhan Belediye Başkanı Oya Tekin.
Çok haklı.
Düşündüm. Roma döneminde onarılan Taş Köprü Seyhan’da.
Atatürk’ün Adana’ya geldiği 1918’de kaldığı Murad Otel, Seyhan’da.
Bugün, Valilik hizmet binası olan Kız Lisesi, Büyük Saat, Ramazanoğulları Konağı, Ulu Cami, Küçük Saat, Şakirpaşa Konağı, İstasyon binası…
Adana’nın merkezde tarihe dair neyi varsa Seyhan’da.
Orhan Kemal’in Bekçi Murtaza’yı yazarken etkilendiği Milli Mensucat Fabrikası Seyhan’da. Yaşar Kemal’in arzuhalcilik yaptığı Adana Adliyesi Seyhan’da.
Çağdaş Türk ressamı Abidin Dino’nun yönettiği ‘Türksözü’ gazetesinin ofisi Seyhan’da.
Adana’nın sanata dair neyi varsa Seyhan’da.
Arap kökenli kardeşlerimiz, Güney Doğu’dan terör nedeniyle gelen Kürt kardeşlerimiz, Bulgaristan’dan sığınan göçmenlerimiz, Toroslar’dan inen Yörük canlarımız… Tüm renkler, kültürler, yemekler, farklı folklörler Seyhan’da.
Adana’nın tüm renklerinin yanı sıra en büyük sorunları da Seyhan’da.
Çıkmaz sokaklar, gecekondular, altyapısız mahalleler, açlık, sefalet, uyuşturucu satıcıları, kavgacılar da ağırlıklı olarak Seyhan’da.
Dolayısıyla Türkiye’nin en büyük, en tarihi, en çok kültürlü, en güzel, en renkli, en sorunlu, en tuhaf ilçelerinden biri Seyhan.
Seyhan’ı yönetmek, İstanbul’u yönetmek, Türkiye’yi yönetmek gibi zor.
Seyhan’da ilk kez bir kadın Belediye Başkanı oldu.
Bence çok daha evvelden bir kadın seçilmeliydi.
Zira bu karmaşayı, bu çok renkliliği, bu farklılıkları erkek zekasıyla, detaydan uzak kafa ile yönetebilmek çok mümkün değil.
Yaşım elliyi çoktan geçti. Çok sayıda yöneticiyle çalıştım. Haberlerini yaptım.
Baktım mı anlayabiliyorum.
Bence bir yöneticinin en önemli özellikleri dinleme kabiliyeti, tahammülü.
İlhami Günsel, Ahmet Karataş, Esra Özden, Selahattin Menteş, Fahri Pelit, Nevzat Hız’la birlikte Seyhan Belediye Başkanı Oya Tekin’i ziyaret ettik.
Meramımız, Portakal Çiçeği Karnavalı için Adanamıza gelenlere bu şehrin dünya müziğine ve romanına kazandırdığı katkı ile ‘Atatürk’ün Adana Sevdası’nı da anlatacak bir projeydi.
Yöneten için konuşmadan tek tek, sabırla dinlemek kolay değil.
Hepimizi tek tek, müdahil olmadan dinledi.
Bir süre sonra ilgili personelin de toplantımıza katılması için bizlerden müsaade istedi.
Sonunda neyi ne kadar yapabileceğini de söyleyerek bizleri uğurladı.
Karnavalımızda bu projemizi gördüğünüzde ortaya iyi bir şey çıktığını göreceksiniz.
İyi işler, proje sahiplerini iyi dinlenmesi ve detaycı bakış açısıyla çıkar.
Çıkacak. ‘Nisan’da Adana’da…
En kirli hava Adana’da
250 bini sonradan gelen Suriyeli, 750 bin gecekonduda yaşayanıyla Adana...
Gelir düzeyi ortalaması açlık seviyesinde olan bir milyon kişinin doğalgaza ulaşamadığı, klima kullanamadığı Adana...
Isınabilmek için;
Lastik yakan var.
Atık motor yağı yakan var.
Kalorisi düşük, kükürt oranı yüksek ne bulursa yakan var.
Adanalı, her kış kükürt dioksit, partikül madde, kurşun, benzen, karbon monoksit, arsenik soluyor.
Adana, Türkiye'nin havası en kirli şehirleri adasında ilk sıralarda.
Kirli hava astım, allerji, akciğer hastalığı (KOAH) ve kansere neden oluyor.
Adana'daki hava kirliliğinden de en çok etkilenenler ise 5 yaş altı çocuklar, kronik hastalar ve yaşlılar oluyor.
Ayrıca yoğun kükürt dioksit ve ozon yediğimiz mandalina, portakal, greyfurt, turunç ve limona geçiyor.
Adana Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü'nün bu ciddi sorunla ilgili bir çabası var mı?
Ölçüm yapılıyor, vatandaşa bilgilendiriliyor mu?
Yerel yönetimle işbirliği yapılıp, kükürt yoğun yakıt kullanımı yasaklanıyor mu?
Yakacağa gücü yetmeyene kalori yoğun kükürtsüz pelet gibi yardımlar yapılıyor mu?
YORUMLAR