Çocukluğumda bize ait olmayan bir bahçede karşılıklı iki armut ağacı vardı. İri gövdeleri ve uzun dallarıyla bahçenin neredeyse yarısını kaplayan armut ağaçlarını meyveye durduklarında görmeliydiniz.
En ince dalından bir kasa armut çıkardı. O yüzden sahibi, bu iki ağacı tıpkı çeşme gibi ‘sebil’ ilan etmişti. Meyvelerini dalından koparıp yemek, hatta sepetle gelip doldurup götürmek serbestti. Çok lezzetliydi, ağızda kekik balını hissettirdi.
Geçtiğimiz yaz memleket ziyaretimde kızlarıma bir sürpriz yapmak istedim. Onları alıp armut ağaçlarına koştum. İki koca ağacın dallarında yaprak dışında tek armut yoktu. Bu imkânsızdı. Kaç yaz bu ağaçların altından geçmiş, hiçbirinde eli boş dönmemiştim. Bahçe sahibinin kapısını çaldım. Beni ve kızlarımı görünce çok sevindi. “Armut yemeye geldik Emin Abi” dedim. Yüz ifadesi değişti. Mahcubiyetle, “2014’ten beri ağaçlarda armut yok. Baharın çiçeğinden geçilmiyor; ama bir teki bile meyveye dönüşmüyor” dedi.
“Nedenini biliyorum ama…” diye devam etti ve bana karşı tepeyi gösterdi: “Bu baz istasyonları 2013 güzünde dikildi. O gün bugün armut yok…”
Neye inanacağımızı şaşırdığımız korona günlerinde memleketimin armut ağaçlarını aklıma getiren haber, “5G ile koronavirüs salgını arasında gerçekten bir bağ var mı?” başlığını taşıyor.
5G, dünya genelinde kurulumu başlamış olan yeni ve hızlı kablosuz teknolojinin adı.
Bu alanda çalışan bilim adamı Dr. Thomas Cowan, 5G teknolojisinin ilk olarak Çin’in Wuhan kentinde yoğun olarak kullanıldığını hatırlatıyor. Yeryüzünün her tarafını kaplayan uyduların ve insanların cebindeki akıllı cihazlarla yayılan radyasyonun başta suya büyük zarar verdiğini, insan sağlığının da bundan etkilendiğini söylüyor.
Yolcuları koronavirüse yakalanan ‘Diamond Princess’ adlı yolcu gemisini duymuşsunuzdur. Bu geminin en övündüğü konu, yolcuların inanılmaz bir hızda internet erişimine ulaşıyor olmalarıydı. Bu gemiyle birlikte 5G’yi Çin’le birlikte etkin kullanan ülkelerin Güney Kore ve İtalya olduğunu da hatırlamakta yarar var.
Dr. Thomas Cowan, 5G-koronavirüs ilişkisini irdelerken su ve ağaçların nasıl etkilendiği üzerinde duruyor. 5G’deki 60 GHz frekansının oksijen üzerine olan etkilerini sıralıyor. Her ilerleyen yeni dalgayla moleküller ısınıyor. Onların üzerindeki elektronların dönme frekansı değişiyor. İşte, bu oksijen ciğerlere doldurulduğunda vücuda, kana, beyne dağıtımda sıkıntı yaşatıyor.
Sonuçta oksijen ve solunum sorunlarına bağlı kalp ritmi düzensizlikleri, dokulara yeterli kan gitmemesi, hemoglobinin oksijeni dağıtamaması gibi sorunlar ortaya çıkıyor. Doğal yapı, vücudun bertaraf etmesi gereken virüse teslim oluyor.
Elbette bunlar benim tespitlerim değil. Bilim adamı değil, gazeteciyim. Görevimiz gördüklerimizi aktarmak, araştırmak, sorgulamak.
Armut ağaçlarının sahibi Emin Abi, uzaktaki torunlarıyla görüntülü konuşabilmek için baz istasyonunu armutlara tercih ediyor.
Acaba bizler daha hızlı internet, daha hızlı dosya aktarmak, daha çözünürlüğü yüksek fotoğraf için nelerden fedakârlık yapıyoruz?
YORUMLAR