Teknoloji yoğun üretim yapıyor. Ağırlıklı olarak ithal ettiğimiz ürünleri seri üretebilmek için yatırım yaptı. Hatta bu ürünlerin önemli bölümünü dünyanın dört bir tarafına satmayı başardı.
Koronavirüs, önce yurtdışı satışlarına sekte vurdu. Sipariş iptallerine işe gelmeyen hamile ve kronik hastalığı bulunan çalışanlarının eksikliği eklendi. Endişeli çalışanları yıllık izinlerini kullanmak istiyordu.
Zaten uzun süredir iç piyasadaki durgunluk, tahsilat oranlarındaki düşüş nakit akışının yönetilmesini hayli zorlaştırmıştı.
Tam bu süreçte Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın açıkladığı destek paketinde kamu bankalarının kredi ödemelerini 3 ay ertelemesi de vardı.
Bu karar işletme için nefes olabilirdi.
Sanayicimiz bankasını aradı. “Kredimin 3 ay ertelenmesini istiyorum” dedi.
Bankacının ilk sorusu “Emin misiniz?” oldu.
“Evet” dedi sanayici: “Bu yapılmazsa üretimi durdurmak, çalışanlarımı işten çıkarmak zorunda kalabilirim.”
Bankacı: “Erteleriz. Ama süreç bitince bu kararınız sicilinizi menfi etkiler, bilginiz olsun.”
Sanayici şaşkındı.
Diğer kamu bankasını aradı.
Benzer diyalog bu görüşmede de yaşandı.
Çok zor bir süreçten geçiyoruz. Tepede ekonomi yönetiminin aldığı kararlar bu örnekte olduğu gibi tabanda böyle yankı buluyorsa, işler ve tablo tahmin ettiğimizden de vahim olabilir.
Birçok sanayiciyle konuştum. Finans kuruluşlarıyla yaşadıkları sıkıntılar şöyle:
1) Bankalar kredi erteleme talepleri karşısında hızlı pozisyon almıyor, işi ağırdan alıyorlar.
2) Gelecekteki bozuk sicille tehdit ediyorlar.
3) “Genel Müdürlükten talimat gelmedi” ya da “Limit doldu” ifadeleri kullanılıyor.
4) “Bu taksiti de ödeyin, erteleme işleminizi gündeme alalım” deniyor.
5) Kredi ötelemeye bankaların sistemi hazır değil. Bu yüzden erteleme talebi sisteme girilemiyor.
6) Ötelemeden kaynaklı faiz artışıyla birlikte risk miktarı artıyor. Banka artan kısım için yeni ipotek ve doküman talep ediyor.
7) Kredi öteleme faizi, kredinin alındığı sözleşmede belirtilen faiz oranından talep ediliyor. Merkez Bankası’nın faiz indirimine ve günün faiz oranlarına rağmen iş dünyası yüksek faize mahkûm ediliyor.
8) 2020 sonuna kadar arkası yazılacak çeklere ‘mücbir sebep’ notu düşülecek. Bu da özellikle art niyetlilere verilmiş bir teşvik olacak. Oysa bu çeklerin sorumluluğuna düşük faizli kredilerle finans kuruluşları da ortak edilebilirdi.
“Geciken adalet, adalet değildir” denir ya… Ekonomide geciken, tepede alınıp tabanda uygulanmayan kararlar ‘kalkan’ değil, ‘mermi’ olur.
Birçok ülke şu an KOBİ’lerine ‘kredi erteleme fırsatı’ değil, nakit kaynak ve hibe destekleri sunuyor.
İşletmelerinin yüzde 99,8'i KOBİ’lerden oluşan, istihdamın yüzde 72,7’sini KOBİ’lerden sağlayan Türkiye, para dağıtmak yerine işletmelerini borçlandırmaya devam ediyor.
“Buna da razıyız” diyeceğiz; ama bu uygulamada bile tepenin kararı tabanda uygulanamıyor.
Çok kötü bir tabloyla karşı karşıya gelmek üzereyiz.
Bakan Albayrak’ın finans kuruluşu - iş dünyası ilişkilerini izlediğini umuyorum.
YORUMLAR