Çok bilinmez. Detaylarıyla
yazayım.
1861’deki Amerikan iç savaşı
pamuk alıcısı İngiliz tekstilcileri darboğaza soktu.
Dünyada pamuğun
yetiştirilebileceği bölgeler sınırlıydı.
Çukurova, bu sınırlı
bölgelerden biriydi.
İngilizler, 1864 yılında
Osmanlı yönetimiyle anlaştı. Getirdikleri tohumları bölge çiftçisine
dağıttılar. Finans için banka şubesi açtılar. Devlete sulama kanaletleri
yaptırttılar.
1886’da yetişen pamukları
limana taşımak için Adana-Mersin demiryolu bile açılmıştı.
Çukurova artık tekstil
sektörünün en önemli pamuk ambarlarından biri olmuştu. Hatta ilkel yöntemlerle
çırçır tesisleri bile kurulmuştu.
1889 yılı geldiğinde Adana’da
artık iplik ve bez fabrikaları vardı.
Bu fabrikalar Osmanlı’da
ilkti. Cihan Harbi’ne hazırlanan Osmanlı’nın Adana’da iplik ve bez fabrikaları
vardı.
Şimdi sıkı durun, “Çok
bilinmez” dediğim gerçeği yazayım:
Birinci Dünya Savaşı’nda
Çanakkale dâhil tüm cephelerdeki yaralıların pamuk ve sargı bezi ihtiyacı
Adana’daki bu fabrikalardan karşılandı.
Cephelerde yaralanan her
askerimizin yarasına Adana pamuğu basıldı, sargıları Adana’da üretilen kumaşlar
oldu.
O yüzden Adana’daki
fabrikalar o dönem ülkenin en stratejik sanayi kuruluşları arasında yer aldı.
Mustafa Kemal Paşa da bu
gerçeğin farkındaydı.
1918 yılının Ekim’inde
Suriye’den Toroslara kadar ilerlemeyi hedefleyen İngilizleri ve onlara kanan
Arapları, Katma Muharebesi’yle durdurmayı başardı. Ve ardından Yıldırım
Orduları Komutanlığı’nı Alman General Liman von Sanders’ten devralmak için
Adana’ya geldi.
Osmanlı’nın en önemli sanayi
ve tarım şehri düşmana bırakılamazdı.
Adana’dan emirler veriyor,
yaklaşan işgal gemilerine ateşle karşılık veriliyordu. Osmanlı yönetimi Mustafa
Kemal Paşa’ya Mondros Mütarekesi’ni hatırlatıyor, düşman kuvvetlerinin
Çukurova’yı işgaline adeta destek veriyor, “İngilizleri kızdırmayın”
telgrafları çekiyordu.
Mustafa Kemal Paşa, bin bir
zorlukla yapılan Toros tünelleriyle geçilebilen Bağdat Demiryolu Hattı’na, verimli
topraklara ve ülkenin başka yerinde olmayan tekstil fabrikalarına sahip olan
Çukurova’yı, dolayısıyla vatanı tek başına da kalsa teslim etmemeye kararlıydı.
Ama tek başına kalmadı.
Adana’da kaldığı 11 gün, yiğit Adanalılarla gizli-açık toplantılar yaptı. Bu
toplantılarda aldığı destek ve güvenceyle İstanbul Hükümeti’nin acizce aldığı
kararlara rağmen bu milletin kendi kurtuluşunu sağlayabileceğine inandı.
O yüzden kurtuluş
sağlandığında Atatürk, “Bende bu vekayiin ilk hiss-i teşebbüsü bu memlekette,
bu güzel Adana’da vücut bulmuştur” demiştir.
Demem o ki, Adana, tekstil
sanayiin doğduğu şehirdir.
Adana’nın düşman işgalinden
kurtuluşunun 100’üncü yılını kutladığımız şu günlerde tekstil
sanayiimizin geldiği aşama elbette gurur veriyor. Zira dünyanın birçok
konfeksiyon markasının kumaşı Adana’dan gönderiliyor.
Bu durum elbette gurur
veriyor. Ancak böylesine köklü bir tekstil endüstrisine sahip Adana’dan
beklentimiz konfeksiyonda da dünya markaları çıkması…
Bu yönde bazı şirketlerimizin
çabasını ilgiyle izliyoruz.
Hedefe daha erken ulaşabilme
çerçevesinde sanayi kuruluşlarımızın yanı sıra ilgili tüm kurumlarımızla bir
yol haritası belirlenip güç birliği yapılamaz mı?
YORUMLAR