Atatürk, yanındakilere ‘Milli
ekonominin temeli tarım olmalı’ diyordu.
Çiftçi güçlendirilmeli,
tarımsal üretim artmalıydı. Toprak köylüye dağıtılmalı, Ziraat Bankası’nın
kredi musluğu tarımsal üretim için açılmalıydı. Türk çiftçisi traktörle, tarım
makineleriyle tanışmalıydı.
Zaten bütün bunlar daha
Cumhuriyet ilan edilmeden, İzmir İktisat Kongresi’nin en ağırlıklı konuları
olmuştu.
O günlerde uluslararası
birçok marka traktörlerini ve tarım makinelerini Anadolu’ya satmak için çaba
gösteriyor, yeni Türkiye’de ürünlerini sergilemek istiyordu. Konu Atatürk’e
geldi. Atatürk, “Beynelmilel bir sergi düzenleyelim. Yeri Adana olsun” dedi.
Böylece Cumhuriyet’in
kuruluşundan sadece 6 ay sonra Cumhuriyet tarihinin ilk uluslararası tarım
fuarı Adana’da düzenlendi. ‘Adana Beynelmilel Ziraat Sergisi’ adıyla, bugün 5
Ocak Fatih Terim Stadyumu’nun bulunduğu alanda gerçekleştirilen fuarın fahri
başkanı Mustafa Kemal Atatürk oldu.
50 dönümlük arazi üzerinde
kurulan fuar tam bir yıl açık kaldı. ABD, Almanya, Fransa ve İngiltere’nin de
içinde olduğu 11 ülkeden 46 firmanın temsilcileri Adana’da ürünlerini
sergiledi, çiftçilere danışmanlık hizmeti verdi.
Teşhirin dışında satışın da
yapıldığı fuar, Atatürk’ün katılımıyla, farklı ülkelerin tarım makineleri
arasında tarla sürme müsabakalarına da sahne oldu.
Cumhuriyetin ilk yıllarında
alınan kararlar, çıkan yasalar tarıma verilen önemi anlatmaya yetiyor.
İlk Cumhuriyet hükümeti
Ankara, Eskişehir, Erzurum ve Yeşilköy’de tohum ıslah istasyonları, Adana ve
Nazilli’de pamuk ıslah istasyonları, Adapazarı’nda patates ve mısır ıslah
istasyonu, Bursa, Antalya, Diyarbakır, Edirne ve Denizli’de ipekböcekçiliği
istasyonu, Kayseri’de yonca istasyonu, Antalya’da sıcak iklim nebatları ıslah
istasyonu kurdurdu.
Tarım aletleri, makineleri ve
ilaçlarının satın alınarak halka tanıtılması amacıyla 1937 yılında Zirai
Kombinalar İdaresi kuruldu.
Çağdaş anlamda tarım eğitimi
için Atatürk’ün direktifiyle Ankara Ziraat Yüksek Mektebi açılırken, 1930
yılında İstanbul, Bursa, İzmir ve Adana’da birer orta ziraat okulu açıldı.
Açılan enstitüler gerek kuruluşu gerekse akademik faaliyetiyle tam bir ‘Tarım
Üniversitesi’ konumundaydı. Ziraat okulları ile diğer tarım kuruluşları teknik
bilgileri çiftçilere ulaştırmak ve teknik elemanlara yeni bilgiler vermek
amacıyla kurslar açarak bu alandaki eksiklikleri gidermek için önemli aşamalar
kaydetti.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında,
köylünün büyük bir kısmının topraksız olması, tarımsal üretimi olumsuz
etkilemekteydi. Dönemin hükümeti, köylüyü toprak sahibi yapmak için birçok
kanun çıkardı. 1925’te kabul edilen bir kanunla birlikte; devlete ait
arazilerin, uygun bir arazi yoksa devlet tarafından arazi alınıp köylüye
dağıtılmasına başlandı. İlk 10 yılda köylüye 1 milyon dönümü aşkın arazi
dağıtıldı. Toprak sahibi olan köylünün toprak, tohumluk, tarım araçları
borçlarının 20 yılda ödenmesi sağlandı.
İlk işletilen arazi, yeni
yetiştirilmeye başlanan fidanlıklar, bağlar ve zeytinliklerden belirli bir süre
için vergi alınmaması kuralı kabul edildi.
Anlaşılacağı üzere Atatürk
tarım konusunda da bilimi ön plana koyuyor. Ar-ge’ye önem veriyor. Hem çiftçi
hem de gelecek nesiller açısından eğitimi ön planda tutuyor. Kooperatifleşmeyi
destekliyor.
Bilinçli, programlı bir tarım
stratejisi izlerken başta toprak olmak üzere doğal kaynakları korumacı
anlayışını da politikalarına yansıtıyor.
Kısacası gerçek anlamda
‘milli bir tarım politikası’ uyguluyor.
Atatürk’ün, dönemin zor
şartları ve kısıtlı kaynaklara rağmen tarım sektörüne yönelik aldığı kararlar
dikkat çekici.
Cumhuriyet’in ilk yıllarından
bu yana tarım sektörü elbette önemli gelişmeler yaşadı. Ancak şu da bir gerçek
ki tarımda o dönemin heyecan ve hızı bir daha yakalanamadı. Bu eksiklik,
özellikle son yıllarda dünyada gıda, tarım ve hayvancılığın öne çıkması, ileri
teknolojinin tarım alanına girmesi ve dünyanın gelişmiş ekonomilerinin bu
sektöre yönelik strateji savaşları nedeniyle daha fazla kendini hissettirmeye
başladı.
Refleks’in bu haftaki
sayısında, konunun uzmanlarının öneri ve tavsiyelerini okuyacaksınız.
Verdikleri bilgilere ilave edilecek bir şey varsa, yeniden büyük bir atılıma
girmemiz, geleceği görerek tarımı hak ettiği noktaya taşımamız gerektiğini
vurgulamak olmalı.
YORUMLAR