Türkiye ekonomisi 2017’de
yüzde 7,4 büyüdü. Yüzde 8,4 büyüyen İrlanda ve yüzde 7,7 büyüyen Vietnam’dan
sonra 3’üncü olduğumuz yıldı, 2017.
Ekonomistlerin 2018 yılı beklentisi
ortalama yüzde 3,5.
Zor bir yıla girmek üzereyiz.
Ekonomi yönetiminin 2019 için
büyüme hedefi yüzde 2,3. Bunun yüzde 1,8’i ihracattan bekleniyor.
Peki, 2019’da ihracat
yapabilmek kolay olacak mı?
İhracatımızın yüzde 60’ını
Avrupa’ya gerçekleştiriyoruz. Ancak Avrupa’da da işler yolunda gitmiyor. Birçok
Avrupalı alım gücünün azaldığını, akaryakıt başta olmak üzere tüketim
ürünlerinin aşırı zamlandığını belirtiyor ve Paris’te, ‘sarı yelekleri’yle
durumu protesto ediyor. Daha az alışveriş yapıyor. Talep iyice daralıyor.
Ayrıca Avrupa dışında ABD dâhil birçok pazarda sıkıntı var.
Ancak şu an ihracattaki tek
sıkıntı dünyada daralan talep değil.
Size, dün sohbet ettiğim bir
sanayicinin söylediklerini aktaracağım:
“Elimizde çanta, dünyayı dört
bucak dolaşıyoruz. İş var. Ama artık büyük siparişleri alamıyoruz. Bankalar
yakın zamana kadar kredide esnekti. Üretiyor, ihraç ediyor, kredimizi
ödüyorduk. Hiçbir aksatmamız olmamasına rağmen krediler kesildi. Birçok işi bu
yüzden kaybettik.”
“Bu dönem belki temkinli
gitmekte yarar var” diyorum. Şöyle devam ediyor Adanalı sanayici dostumuz:
“Kredi almakta bu denli
güçlük çekmediğimiz dönemde yatırım kredisi aldık. Üretim hattımızı büyüttük.
İstihdamı artırdık. Şimdi bu kapasitemiz atıl kaldı. Keşke büyümeseymişiz... Bankaların böyle bir tutum içerisine gireceğini tahmin etmedik.”
Kendisine, geçtiğimiz hafta
Adana’da gerçekleştirilen ‘Reel Sektör ve Finans Sektörü Diyalog Güçlendirme
Toplantısı’nı hatırlattım. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı
Rifat Hisarcıklıoğlu ile Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Başkanı Hüseyin Aydın’ın,
bölge meslek odaları ve banka yöneticilerinin iş dünyasıyla bir araya geldiği
toplantıya katılıp katılmadığını sordum, “Keşke bu sıkıntıları orada
aktarsaydınız” dedim.
“Toplantıdan haberdar oldum;
ama gitmedim” deyip sebebini şöyle açıkladı:
“Orada olsam, bankalarla bir
sıkıntımızın olduğu izlenimini verebilirdim. Şu an herhangi bir sıkıntımız yok.
Ama bu toplantıda görünmem, tedarikçimden müşterime, finans kuruluşlarından
çalışanlarıma kadar her kesimi endişelendirebilirdi.”
Böyle bir dönemde bankalarla
reel sektörü bir araya getirmek yararlı olabilir; ama yeterli olmaz.
Her sektörde nakit sıkıntısı
yaşanıyor. Finansmana erişim zor ve pahalı. 8 ay öncesine göre faizler 11 puan
yüksek. Aynı dönemde kur artışı yüzde 50’ye yaklaştı. Hem şirketler hem
tüketiciler yüksek oranda borçlu. Şirketler de tüketiciler de mevcut
durumlarını saklıyor.
Durum, diyalog
toplantılarında dile getirilenden daha kötü görünüyor. Dolayısıyla, diyalogla
birlikte karşılıklı sakin olmaya ihtiyaç var. Bankaların her şeyden nem kapar
halde tutum değiştirmek yerine öncelikle yumurtlayan tavuğu yaşatmaya çalışması
gerekiyor. Sonrasında karşılıklı fedakârlık mekanizması çalıştırılmalı.
Bugünler elbette geride
kalacak.
Ekonomi uçağa benzer. Her
uçak yere iner. Hiçbir uçak havada kalmaz. Ama tekerleklerinin üstüne iner,
yumuşak veya sert iner! Ama gövde üstü iner, pistin dışına çıkarak veya paramparça
olarak! Sonuçta mutlaka iner.
Ancak sadece sağlam olarak
inmesi herkese ve herkesin işine yarar.
YORUMLAR