İklim değişikliği, küresel
ısınma ve azalan su kaynakları…
İki yılı aşan, ne zaman
biteceği belirsiz pandemi süreci…
Artan orman yangınları…
Tüm dünyada yükselen tarımsal
emtia fiyatları…
Tarımsal ithalatın büyük
bölümünü savaşa tutuşmuş iki ülkeden yapan bir Türkiye…
Yüksek girdi maliyetleri,
finansa erişim zorluğu, verimsizlik gibi müzminleşmiş sorunu bulunan tarımsal
üretimin yaşandığı bir ülkede genel seçimlere bir yıldan biraz fazla zaman
kalmışken Tarım ve Orman Bakanlığı görevi ateşten gömlek giymekle eşdeğer.
Prof. Dr. Vahit Kirişçi bu
zor görevi üstlendi.
Prof. Kirişçi, öncelikle bir
ziraat mühendisi, bir bilim insanı…
Siyasette milletvekilliği
deneyimi var.
Ayrıca bir süredir kendi
işini yönettiği için iş dünyasını biliyor.
Önceki gün kendisiyle uzun
uzun konuştuk.
Görevinin zorluklarından
bahsettim. “Biliyorum” dedi ve ekledi:
“Gücümü vatan-millet
sevgimden ve bilimden ayrılmayacak irademden alacağım.”
Prof. Kirişçi, görevi için
donanıma ve tecrübeye sahip. Fırsat verilir ve yanında olunursa Türkiye
tarımına ve ormancılığımıza hamle yaptıracağına inanıyorum.
KENDİ KOVANIMA DEĞİL, ANAVARZA’NIN KAVANOZUNA
GÜVENİRİM
Arılar gözümün önünde bal
yapsa tercihim kendi kovanımdan değil, Anavarza Bal’dan olur. Zira arılarıma
güvensem hangi çiçekten ilaç kalıntısı getirdiklerini, dönerken egzoz dumanına
maruz kalıp kalmadıklarını nereden bilebilirim ki?
Anavarza Bal’ın tesislerini
gezdim.
Anavarza tesislerine giren
her teneke bal analizden geçiyor.
Öncelikle gelen ürün
gerçekten bal mı?
Zirai ilaç kalıntısı,
antibiyotik var mı?
Bu balı yapan arılar hangi
çiçeklere ne oranda konmuş?
Buna benzer yüze yakın
sorunun yanıtı, yapılan analizler sonunda verilebiliyor.
Peki, tüm analizlerden
başarıyla geçen bal, Anavarza kavanozuna girebiliyor mu?
Giremiyor.
Anavarza etiketi taşıyacak
balın liderliğini Sezen Gıda’nın kurucusu Süleyman Sezen’in yaptığı, sertifikalı
deneyimlilerden oluşan Tat Kurulu’ndan da lezzet onayı alması gerekiyor.
O yüzden ben gerçek ve
lezzetli bal tüketmek istiyorsam, Anavarza kavanozu dışında hiçbir bala elimi
uzatmam.
PİRİNÇ ŞURUBUNDAN BAL!
Anavarza Bal Genel Müdürü Can
Sezen’le baldaki sahteciliği konuştuk.
Piyasada bal diye satılan
ürünler arasında pirinç şurubundan ve adını zor telaffuz edebildiğim beta fruktofuranozu
kimyasalıyla yapılanlar var. Üstelik bu ürünlerle yapılan sahte ballar
Anavarza’nın da sahip olduğu birkaç laboratuvar hariç mevcut analizlerden
geçiyor.
Can Sezen, bu analizlerin
kamu ve perakende sektörüne yön veren kurumlar tarafından yapılmasını istiyor.
Tam analiz ve etkin denetim
yapılmadığı sürece işini layıkıyla yapan bal markaları haksız rekabete maruz
kalmaya devam edecek.
Tabii, biz de şifa kaynağı
olarak gördüğümüz bal yerine hastalık sebebi ne olduğu belirsiz ürünleri
tüketmeye devam edeceğiz.
İŞSİZ GENÇLER NEDEN ARICI OLMUYOR?
Türkiye, dünyanın Çin’den
sonra en fazla bal üretebilme potansiyeline sahip ikinci ülkesi…
Bunu çok renkli bitki
örtüsüne borçlu… Türkiye’nin endemik bitki sayısı tüm Avrupa kıtasında olandan
daha fazla…
Arılar, Anadolu’daki 3 binin
üzerindeki endemik bitkiye konabiliyor, üstelik 500’ünden bal üretebiliyor.
Buna rağmen Türkiye bal ihraç
edemiyor.
Bunun türlü nedeni var.
Bir kere, kovan başına verim
bizde çok düşük… Çin’in 40 kg, dünya ortalamasının 20 kg olduğu kovan başı
üretimde bizim rakamımız 13 kg.
Arıcılığımızın bir rota
programı yok. Bir bölge verimliyse bin kovan kapasitelik alana 5 bin kovan
konabiliyor. Bu da verimi düşürüyor.
Öte yandan bal, bitki örtüsü
özelliğine göre sınıflandırılamıyor. Örneğin Yeni Zelanda, ‘Manuka’ bitkisinden
elde ettiği balın 250 gramını 1000 liradan satıyor. Bizde ‘Manuka’ bitkisinden
daha değerli bitkilere konan arının balı çiçek balına harman edilip pazara
kilosu 40 liradan sunuluyor.
Arıcılar ağırlıklı olarak
daha fazla bal üretimine odaklanıyor. Oysa balla birlikte katma değeri yüksek
propolis, arı zehri gibi ürünlerle geliri on katına yükseltebilmek mümkün.
İklim değişikliği, kuraklık,
orman yangınları, yüksek girdi maliyetleri, plansızlık, teşviksizlik,
markalaşamamak Türkiye’de arıcılığın önündeki en büyük engel.
Maalesef arıcılar
kazanamıyor. Kazanamayınca genç kuşağın bu alana ilgisi gittikçe azalıyor.
Türkiye’de arıcıların yaş
ortalaması 54.
Tek başına bu rakam bile
işlerin yolunda gitmediğini göstermiyor mu?
YORUMLAR