Bir arkadaşımla Adana’nın tarihi mekânı Kazancılar
Çarşısı’nı dolaşıyoruz.
Bir koku bizi çağırıyor. İzini sürerek ilerliyoruz. Bu kokuyla
ilgili bir tahminim var. Zira nerede olsa tanırım.
Çocukluğumun susam tütsüsü bu…
Tütsü bizi bir dükkâna götürüyor. İçeri giriyoruz.
Tahminimde yanılmamışım.
İçeride dönen değirmen taşının uğultusu ve bu taşın üzerine
ne kadar susam dökülmesi gerektiğini kendiliğinden ayarlayan aparatın şakırtısı
var.
Değirmenin başındaki usta, dönen taşın hemen altındaki
çeşmeden akan artık ‘tahin’ olmuş lezzeti iki fincanla bize ikram ediyor.
Bu lezzet, ağzımızı yenileme niyetine… Zira sırada envaiçeşit
cezerye, lokum tadılmayı bekliyor.
Narlı, portakallı, güllü, ballı doğal renkleriyle çeşit
çeşit lokumlar…
Özü havuçla oluşturulan antepfıstıklı, bademli, fındıklı,
cevizli cezeryeler…
Helvalar, çikolatalar…
Güler yüzlü çalışanlar bir yandan işlerini yaparken, diğer
yandan ürettiklerini gelen müşteriye tattırma yarışında.
İkramlar ücretsiz… Hangi birinden tadacağınızı
şaşırıyorsunuz.
İşletmenin sahibi Ali Özdoğru’yla selamlaşıyoruz.
Kahve ikram ediyor. Fincanın yanında ‘Hünkâr Lokumu’ var.
Dumanı tüten kahve adeta ‘Önce onu ısır’ diyor. Lokum,
antepfıstığı, çikolata katmanlarıyla ‘Hünkâr’ı damağımızla buluşturuyoruz…
Lezzet sarhoşuyuz.
O yüzden hâlâ nerede olduğumuzu söylemeyi akıl edemedim.
‘Yeni Uğur’dayız…
Markanın sahibi 1946’da alınan işletme ruhsatını göstererek
75’inci yıllarını kutladıklarını söylese de ben bu işletmenin daha eski bir
tarihe sahip olduğunu biliyorum.
Zira, tarihi kayıtlar aynı adreste helva, tahin, lokum
üretiminin Osmanlı’dan beri sürdüğünü doğruluyor.
Kahveleri yudumlarken Ali Özdoğru’yla sohbete devam
ediyoruz.
Özdoğru, ‘görmüş geçirmiş’ bir iş insanı…
İş dünyasında ‘görmüş geçirmişlik’ çok önemli.
Bu kavram, ‘halden anlayan’ demek. ‘Pişmek’ demek…
Dinlenecek ‘tecrübe’ demek…
O yüzden yeme mevsimi gelen helvanın tarifini Ali Özdoğru’ya
soruyorum.
“Susam yerli olacak” diyor evvela. “Tahinle şeker birebir miktarda
konacak.”
Sonra, “Pancar şekerinden başka ürün zinhar
kullanmayacaksın” diye ekliyor.
Bir de ‘75 yıllık Yeni Uğur tecrübesi’yle tam kıvamında
pişirilmesi gerekiyormuş ki bunun formülünü yazabilmem mümkün değil…
Bugün, ‘Yeni Uğur’ sadece Adana’nın değil, Türkiye’nin gurur
duyduğu bir marka.
Çoğumuzun Adana’dan sevdiklerine ulaştırdığı lezzetin
adresi.
“Gözü kapalı alırım” dediğimiz kalitenin adı.
Adana’da kendine ait 5 şubeyle hizmet veren Yeni Uğur’un
geçtiğimiz yıldan itibaren e-ticarette olduğunu da öğrendim.
Yeni Uğur’un e-ticaret sorumlusu Mehmet Emin Çağlayan’la konuşuyoruz: yeniugur.com.tr’ye siparişler en çok nereden geliyor?
“Dünyanın her yerinden…”
Adana’nın tatlı lezzeti DHL aracılığıyla ABD, Rusya,
İzlanda, Avustralya, Güney Kore ile buluşuyor.
Çağlayan, e-ticaretle yapılan satışın şubelerdeki satış
cirosunu geçtiğini söyledi.
Gururlandım, mutlu oldum.
Yıllar ambalajını, satış tekniğini, müşteriye ulaşım
yöntemlerini değiştiriyor.
Ama marka olmak için daima kalite, sürdürülebilir gelişim,
koruduğunuz aidiyet hissi gerçeği hiç değişmiyor.
Tatlı bir hafta sonu diliyorum.
YORUMLAR