İlgili ilgisiz, bilgili bilgisiz, iyimser düşünen ya da
moral bozan birçok kişi, kendi gözlemine göre ya da herhangi bir veriyle
şehrini değerlendiriyor.
‘Uçtuk’ diyen de
var ‘battık’ diyen de.
Birçok veri var. Ama illerin ekonomik büyüklüğünü gösteren tablo tek.
İhracat miktarına bakıp ilin ekonomik büyüklüğünü
değerlendirmek doğru sonuç vermez.
Yaşam endeks sıralaması kentin ekonomik büyüklüğü hakkında
fikir vermez.
İllerin ekonomik büyüklüğünü gösteren tablo tektir.
‘İl Bazında Gayri
Safi Yurtiçi Hasıla’ tablosu her kentin ekonomik büyüklüğünü anlatmaya
yeter.
Yani bir kent bir yılda tarım, sanayi ve hizmet
sektörlerinde ne kadar değer yarattıysa, yurtiçi hasılaya ne koyduysa büyüklük
buradan ölçülebilir.
Türkiye İstatistik
Kurumu (TÜİK) geçtiğimiz hafta cari
fiyatlarla ‘İl Bazında Gayri Safi
Yurtiçi Hasıla’yı açıkladı.
Büyüklük sıralaması tartışmalarında en çok adı geçen Adana, yarattığı 62.3 milyar TL’lik katma değerle
Türkiye’nin ekonomik büyüklükte 8’inci
büyük kenti. Adana’nın üzerinde
İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Kocaeli, Antalya ve Konya var. Adana’nın
ekonomik büyüklük sıralamasında sürekli telaffuz edildiği gibi geriye gidiş
yok. Geriye gitmek demek bu rakamların aşağı inmesi demek. Rakamlar aşağıya
inmediğine göre geriye gidiş yok. ‘Yerinde
sayıyor’ diyebilmek için de rakamların aynı kalması lazım ki böyle bir
durum da söz konusu değil.
2015 yılında 47.1
milyar TL değer yaratan Adana, 2016’da büyümesini yüzde 12.3 artırarak 52.9 milyar TL’ye yükseltmiş. Bir
sonraki yıl yüzde 17.7 artırmış.
Türkiye ortalamasının üzerinde büyüme performansı sergileyen
Adana için ‘Geriye gidiyor’, ‘Battı’ söylemleri kime ne kazandırıyor,
bilmiyorum.
Ama moral kaybettirdiği, motivasyon düşürdüğü, yatırımcı
kaçırdığı kesin. Bu bilinçli ya da bilinçsiz olumsuz söylemler, finansçıların Adana’ya şaşı bakmasına, nitelikli nüfus
kaybına, gençlerin farklı kentlerde iş arayışına da neden olduğunu belirtmem
gerek.
Var olan potansiyele göre Adana’nın ekonomik büyüklükte
8’inciliği değil, en azından 4’üncü
sırada olması gerektiği söylenirse buna katılırım. Ama farklı tablolara bakıp ‘Adana, 16, 28, 38’inci sıraya geriledi’
diye ifade kullanmak sadece haksızlık değil, aynı zamanda Adana’ya vurulan bir darbe.
Özellikle iş dünyasının önderleri doğru bilgilerle
etraflarını bilgilendirmeli.
Adana’nın son 25 yılını yakından takip ediyorum. Kent
ekonomisinin uzun yıllar 8’incilikte kalmasının birkaç ana nedeni var.
1)
Doğru yönetilmedi. (Aytaç Durak faciası yaşandı) ‘Sadece ben bilirim’ci Durak,
uygulamalarıyla Sabancı başta olmak üzere yatırımcıları şehirden uzaklaştırdı.
Milyar dolar borçlanarak ürettiği, işlevsiz
hafif raylı sistemle şehrin kalbine çöp
bir yatırım gömdü. Şehrin tek sahibi olma çabaları çerçevesinde kendi medyasını, kendi STK’sını, kendi
zenginliğini yarattı.
2)
Güneydoğu’dan terör nedeniyle birkaç yıl
içerisinde alınan 500 bin vasıfsız
göç Adana’nın sosyo-ekonomik yapısını altüst etti. Verimli tarım arazileri
üzerine hiçbir altyapısı bulunmayan yerler gecekonduyla doldu. Yeni yerleşim
alanlarındaki estetik mahrumu betonlaşma adeta modern gecekondularla trafikten
çevreye sorunları getirdi. Beceriksiz yerel yönetim bu durumu Ankara’ya anlatamadı ve gelişen sorunların
altında kaldı. Belki de bilinçli yapıldı. Oluşan gecekondu mahalleleri oy deposu olarak görüldü. Sadece ucuz
ekmek ve ucuz otobüs hizmetiyle birkaç kez seçim kazanma malzemesi yapıldı.
3)
Ankara’dan bakıldığında görülen ‘Zengin Adana’ imajı, kente zarar verdi.
Bu şehrin Güneydoğu’daki birçok ilden daha zor durumda olan Feke, Saimbeyli, Tufanbeyli gibi
ilçelerinin bulunduğu, başkente anlatılamadı. Sanayi yatırımlarında Osmaniye
başta olmak üzere komşu kentlere verilen teşvik imkanlarından Adana mahrum
bırakıldı.
4)
Türkiye’nin en büyük eğitim kurumları arasında
yer alan Çukurova Üniversitesi,
sanayiyle yeterli yakınlaşmayı sağlamadı. İçine kapalı bir üniversitede
üretilen tezler raflarda kaldı. Şehir sanayisi ar-ge’ye yeterli kaynak
ayırmadı. Birçok sanayi kuruluşu klasik, alışılagelmiş üretime devam etti.
Katma değeri yüksek üretimde gecikti.
5)
Yerel yöneticiler kutuplaştıran ve bölen bir
anlayışı benimsedi. Güç birliği, ortaklıklar yeterince yapılamadı. Hemen her
sektörde Türkiye’nin diğer şehirlerinden daha fazla ve deneyimli şirketleri
bulunan Adana’da çok ortaklı, güçlü, marka yaratan tek bir şirket bile
kurulamadı. Kurulma çabalarına engel olundu. Kurulanın başarısız olması için kendi ortakları dahil herkes çaba sarf etti.
Önümüzde bir yerel seçim var. Vizyoner, birleştirici, Adana’yı seven ve potansiyeline
güvenen yöneticiler seçebilirsek...
Sadece şu son 25 yılda yaptığımız
yanlışları yapmasak, şehrimizin gücüne inansak, motivasyon bozacak söylemlerden
kaçınsak bile önemli mesafe kat edebiliriz.
YORUMLAR