Covid-19 pandemisi, her ülkeye birçok alanda ders verdi.
Bana göre müfredatın en önemli dersi ‘gıda arz güvenliği’ydi.
Hatırlarsanız, pandeminin ilk günlerinde ülkelerin ilk refleksi ‘gıda ürünleri ihracatlarını sınırlama’ oldu.
Her ülke kendine yetebilme, gıdada sürdürülebilirliğe odaklandı.
Önceki gün Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) Başkanı Celal Toprak’la birlikte Ankara’da Tarım ve Orman Bakanı Prof. Dr. Vahit Kirişçi’yle sohbet ettik.
Bakan Kirişçi’nin yeni dönemle ilgili stratejiyi özetleyen anahtar cümlesi, “Gıda güvenliğiyle milli güvenliğin farkı yok” oldu.
Anladık ki bundan sonra atılacak her adımın sağlaması bu cümleyle yapılacak. Yani gıda arz güvenliği sağlanacak.
Cebinde paran var, gıda satmıyorlar. Ya da elinde en son teknoloji telefon var; ama karnın aç.
Merkez bankan döviz dolu, cari fazlası veriyorsun; ama gıda ithalatı yapacağın ülke yok.
Bakan Kirişçi, konunun daha iyi anlaşılması için gıda arz güvenliği yerine ‘bulunurluk’ kelimesini tercih ediyor ve ekliyor:
Un, yağ, şeker…
Undan kastı tüm bakliyatlar. Yağdan kasıt tüm yağlık tohumlar ve enerji kaynağı şeker. ‘Un, yağ, şeker bulunurluğu’ basitmiş gibi görülüyor; ama öyle olmadığını, yeterince arpa, buğday üretilmediğinde yem fiyatlarının artışında, buna bağlı olarak et, süt ürünlerindeki yüksek enflasyonla hissediyoruz. Ayrıca petrolden sonra cari açığımızı tetikleyen en önemli kalemlerin pamuk, ayçiçeği, soya gibi yağlık tohumlar olduğunu biliyoruz.
Türkiye bu alanlarda bulunurluğu ve bolluğu sağladığı zaman dışa bağımlılığını azaltacak. Bu bağımlılığın sona ermesi önce ekonomimizin önemli sorunu cari açığın kapatılmasında, sonra yüksek enflasyon belasının giderilmesinde önemli etken olacak. Ayrıca bu alandaki üretim artışı yatırımları, yatırımlar da yeni istihdamı beraberinde getirecek.
Bakan Kirişçi, kendi döneminde tarlalar, bağlar, bahçeler, ağıllar, kümesler, ahırlarla daha sıkı temas içerisinde olacaklarını söyledi. Tarımsal üretimde bir taraftan ‘alın teri’ne önem verirken diğer taraftan araştırma-geliştirme çalışmalarıyla ‘akıl teri’ne odaklanacaklarını da anlattı.
Tarımsal üretimde Türkiye’nin hayli sorunu var. Bu sorunları enerji ve emtia fiyatlarının yükselişte olduğu, iklim krizinden kuraklığa birçok olumsuzluğun var olduğu bir dönemde yaşıyor olmanın bedeli ağır.
Bakan Kirişçi’ye işinin zor olduğunu hatırlatıyoruz. “İnançlı insanlara karamsarlık yakışmaz” diye yanıtlıyor. Durumu kriz gibi değil, “Masa biraz dağınık” şeklinde ifade ediyor.
Dağınıklığı toparlama sürecinin başladığını Kirişçi’nin aldığı ilk kararlarlar ve “Yeter ki üret” kararlılığında bulabilmek mümkün.
Bugün Türkiye tarımının başında bu alanın hocası var. Önceki dönemlerde TBMM Tarım Komisyonu Başkanlığı gibi önemli görevler üstlenmiş bir siyasetçi var. Tarımsal üretimde dünyayı yakından takip etmiş, yurtdışı deneyimi olan, başarılı özel sektör girişimleri bulunan biri var.
Ahıra da ar-ge merkezine de kümese de dersliğe de girmeyi seven biri var. Dahası üretimin gücüne inanan bir devlet adamı var.
Engel yerine destek olunarak, karamsarlık aşılamadan yapıcı eleştiri ve önerilerle işin bir ucundan tutarak, Bakan Kirişçi’nin yanında olarak ‘dağınık masa’yı toparlamak gerekiyor.
YORUMLAR