Covid-19 pandemisi tüm dünyaya tarımsal
üretimin önemini hatırlattı. Fakat “Tarım önemli” diyerek sadece farkındalık
yaratmak, sürüklendiğimiz felakete uğramayacağımız sonucunu getirmeyecek.
Başta yağlı tohumlar olmak üzere artan
ithalatımız, ülkemizin sadece ekonomisini zor durumda bırakmayacak. Tarımda
yeniden yapılanma sürecimizi başlatmaz ve bu çerçevede gerekli yatırımları
yapmazsak, yakın gelecekte açlıkla karşı karşıya kalabileceğiz.
Tarımsal üretimde tohumdan ilaca, gübreden
mazota kadar pahalı girdi maliyeti, tüketim ve ihracat desenine uymayan
organizasyonsuzluk, ekonomik olmaktan uzaklaşmış bölünmüş araziler, tarlayla
market arasındaki fiyat uçurumu, ucuz krediye ulaşamama, düşük katma değer, ara
eleman sıkıntıları gibi onlarca sorun yaşayan tarım kesiminin son felaketi
kuraklık olacak.
Adana, Mersin, Osmaniye ve Hatay’ın
oluşturduğu ‘Çukurova’, verimli topraklarıyla Türkiye’nin en önemli tarımsal
merkezi.
Çukurova’nın tarımsal gücü sadece verimli
toprağı ve uygun ikliminden kaynaklanmıyor. Berdan, Seyhan, Ceyhan gibi büyük
nehirler Çukurova topraklarına can suyu oluyor.
Ama ne kadarına?
Şimdi vereceğim güncel verileri ve
detayları DSİ 6’ncı Bölge Müdürlüğünden aldım.
Çukurova’da sulamaya elverişli 840 bin
hektar alan var.
Bu alanın ancak 485 binlik alanı sulamaya
açılmış.
Yani nehirler denize dökülürken bu verimli
toprakların henüz yarısıyla suyu buluşturabilmiş değiliz.
Suyla buluşturamadığımız alanın sadece
yüzde 15’inde su götürmeyle ilgili inşaat çalışmaları yapıyoruz. Yüzde 27’lik
alanda planlama çalışmamız bütçe bulunabilirse yapılacak. Geri kalan kısımda
kimin ne yapmak istediği ise belli değil.
Sulamada içler acısı tablomuz bunlardan
ibaret değil. Sulamaya açık 485 bin hektarlık alanın ancak yüzde 82’sinde
sulama yapabiliyoruz. Bu sulamanın da yüzde 1,5’ini toprak kanalla, yüzde 23,3’ünü
kaplamalı kanalla, yüzde 51,5’ini kanaletle, yüzde 23,5’ini de kapalı boru
kanal sistemiyle gerçekleştiriyoruz.
Üreticilerimiz; böyle bir sulama
altyapısıyla yüzde 63 oranında yüzeysel sulama, yüzde 30’unda damlama sulama ve
sadece yüzde 7’sinde yağmurlama sulama uyguluyor.
Eşsiz iklime sahip Çukurova’nın verimli
topraklarının yarısına su taşıyamıyoruz. Taşıdığımız suyun da önemli bölümü
vahşi sulama, uygun olmayan altyapıyla telef olup gidiyor.
Oysa, gerçekleştireceğimiz yatırımla
Çukurova topraklarının tamamını modern yöntemlerle kayıp kaçağa mahal vermeden
suyla buluşturabilmemiz mümkün.
Bu sağlandığında Türkiye, başta yağlı
tohumlar olmak üzere tüm tarımsal ürünlerde tek bir sentlik ithalat yapmaz,
hatta birçok üründe ihracatçı konuma kavuşabilir.
Başımı her yastığa koyuşumda savunma
sanayiinde başarı öyküsü yazan, uzay projesine başlayan Türkiye’nin
Çukurova’nın sulama sorununa neden ilgi göstermediğini düşünüp duruyorum.
Uyuyamıyorum.
YORUMLAR